• Aydın10 °C

Alper DERELİOĞLU / Köşe Yazarı

12 Punto 14 Punto 16 Punto 18 Punto
Alper DERELİOĞLU / Köşe Yazarı

KANDAN BESLENEN BÜYÜK PATRON

06 Ağustos 2012 Pazartesi 02:21

Merhabalar sevgili dostlar. Her gün yeni bir saldırı, baskın ve çatışma haberi ile uyanıyoruz. Öncelikle Hakkari’de şehit düşen 8 vatan evladının ruhları şad olsun, mekanları cennet olsun ve Milletimizin başı soğolsun diyerek yazıma başlamak istiyorum. Terör o kadar sıradan bir olay haline geldi ki bunu kanıksar olduk. Bilirsiniz, bir dönem Kırım-Kongo Kanamalı ateşinden ölenler, Çin gribinden ölenler, Minsk kedisi gribinden ölenler haber oluyordu. Bunlar medyada en çok yer bulan ölümlerdi. Toplasan hepsinden ölen 100 kişi çıkmaz ama öyle panikledik ki toplum olarak bu vakalar büyük korkularımız haline geldi. Ama terör saldırısından ya da trafik kazasından ölmeyi artık önemsemiyoruz. Zira terörü ve kazaları artık hayatın bir parçası gibi kanıksamaya başladık. Bir birey olarak beni çok kahreden bir durum bu.

               Bizim karşılaştığımız bu vakaları, bu kayıpları batıdaki başka bir toplum yaşasa inanın bana ülke halkının yüzde doksanı ağır psikolojik travma geçirirdi. O ülkede yer yerinden oynar, halk bu duruma isyan eder, mevcut yönetimden bunun hesabını demokratik yolla sorardı. Ama burası Türkiye. Halkın korkutulduğu, sindirildiği, adaletsizliğin, gelir dağılımındaki dengesizliğin dünya rekorları kırdığı, sivil itaatsizliğin cezalandırıldığı, fikirlerin hapsedildiği ülke. Demokratım diyenlerin dini inanış biçimlerini yadsıdığı, şehiler için kelle dediği bir ülke.

              Ünlü Romalı devlet adamı ve hukukçu Seneca şöyle demiş; ‘’Gittiğiniz limanı bilmiyorsanız hiçbir rüzgar lehinize değildir.’’ Ne kadar doğru bir söz.  Bugünün iç ve dış politikasını Türkiye özelinde özetliyor adeta Seneca. Ülke olarak gittiğimiz limanı bilmiyoruz. Pusulamız çoktan arıza yaptı ama tamiri için çaba sarf etmiyoruz. Peki ne yapıyoruz; koca bir hiçbir şey. Bekleyelim görelim diyoruz. Görüyoruz ki hemen güneyimizde Kürdistan kurulmuş. Görüyoruz ki Hatay’ın 20 Km güneyinde PKK. fiili bri tampon bölge oluşturmuş. Görüyoruz ki sınır komşumuz Suriye yöenticilerimizin alet olduğu bir emperyalist parsel savaşının kurbanı olmuş, halkı birbirine kırdırılıyor. Emperyalist müdehale için fırsat kollanıyor. Komşularımızla sıfır sorun politikası bizi her komşumuzla hemen hemen sorunlu hale getirdi. Amerika ve İsrail’in ortadoğu ve kafkasları şekillendirme planı kapsamında bu planı seneler öncesinden gören ve bunu her fırsatta dile getiren, halkı aydınlatmaya ve uyarmaya çalışan aydınlarımız, gazetecilerimiz bu plan kapsamında Silivri zindanlarına atıldı. Romalı gladyatörler gibi aslanların önüne atıldılar. Ulusalcılık ve milliyetçilik teröristlik ile eş değer hale getirildi. Cumhuriyet tarihinde ilk kez bir ülkenin genelkurmay başkanı terör örgütü kurmakla suçlandı ve Silivri zindanlarına atıldı. Ordu yönetimin arzu ve ihtirasları doğrultusunda şekillendirilemeye, ordunun üst kadroları Cumhuriyet tarihi boyunca bugüne kadar süregelen teammüllere aykırı olarak yenilenmeye başladı. İstihbarat birimlerimiz yabancı istihbarat örgütlerinin tamamiyle güdümüne sokuldu. MİT Müsteşarlığı’nın özerk yapısı daha da güçlendirileceğine mevcut yönetimin kaderine terk edildi. Milli istihbarat akışı bu nedenle kesintilere, dezenformasyona ve bilgi kirliliğine maruz kalmaktadır. Eski Genelkurmay Başkanı ‘’Kuzey Irak artık B.B.G. evi gibi.’’ açıklamasını yapmış ve akabinde T.S.K.’nın 2008 yılında gerkçeleştirdiği büyük kış harekatı alel acele sonlandırılmış ve amacından uzaklaştırılmıştır.

                  Şu anda stratejik müttefikimiz ve en yakın dostumuz A.B.D. ikinci körfez harekatında Süleymaniye’de askerlerimizin başına çuval geçirirken, 1 Mart tezkeresi T.B.M.M. gündemine getirilirken, savaşın akabinde Ebu Gayrip Cezaevinde Iraklı dindaşlarımıza kadın-erkek demeden insan haklarına aykırı ihlaller gerçekleştirilirken ve en önemlisi Irak’da masum 1 milyon insan katledilirken buna ses çıkaranlar, bu alçaklıkları bas bas bağırarak haber yapanlar, eleştirenler şu an terörist olarak cezaevindeler. Bütün bunlara seyirci kalanlar ve hatta ‘’A.B.D. askerlerinin Ülkelerine sağ salim dönmeleri için her gece dua ediyorum.’’ diyenler vatanperver sayulıyorlar. İşte Dünyanın en absürt, en ucuz ve en mantıksız paradigması. Gerçekten yazık.

                        Eski A.B.D. Dışişleri Bakanı Henry KISSENGER, Washington Post Gazetesinde 2 Haziran 2012 günü yayınlanan ’’Suriye’ye müdehale küresel düzeni çökertme riski taşıyor’’ başlıklı makalesinde şöyle diyor; ’Suriye meselesinin bu kriterleri karşıladığından şüphe ediyorum. Gittikçe mezhepçi bir karaktere bürünen bir çatışmada tanımlanmamış bir askeri müdahalenin içinde çareden çareye koşuşturmaya gücümüz yetmez.  Büyük Patronun en önemli diplomatlarından biri bile Suriye konusundaki umutsuzluğunu böyle dile getiriyor. Yapılacak müdehalenin yaradan çok zarar getireceğinin farkında. Ancak Türkiye’de Davutoğlu ve ekibi Suriye’ye her fırsatta gözdağı veriyor. Savaş çığırtkanlığı yapıyor. Kraldan çok kralcılığın ulaştığı son noktayı hayretle izlemekteyiz.   Belli ki A.B.D., özellikle Çin ve Rusya’nın vetosundan sonra Suriye’deki isyanı Türkiye kanalıyla yönetmek  gibi bir siyasi tercihi kullanmaya başlamıştır. Türkiye A.B.D. ve İsrail’in Suriye politikasında belirleyici ve kilit ülke konumundadır. Bu isyanın başarıya ulaşıp ulaşmaması Türkiye’nin elindedir. Ancak Türkiye’yi siyasi anlamda da başıboş bırakamaz. Bu bölgedegerçekten etkin ve güçlü bir Türkiye, ortadoğu ve kafkaslarda AB.D. ve İsrail’e arzuladıkları yayılmacılığın önünde en büyük engel olacaktır. Ilımlı islami rejimle örtüşen bir hukuk sistemi ve etnik köken bazlı coğrafi ayrışıma maruz kalan bir Türkiye’yi denetimi altında tutmak en kolay yoldur. Ayrıca Irak ve Suriye’nin kuzeyinde işbirlikçi bir Kürt Devleti’nin varlığı bölgede İsrail politikalarının şekillenemsi için her zaman can damarı oalcaktır. Bu nedenle de bölgede PKK.’nın varlığı A.B.D. ve İsrail’in istikrarsızlaştırma politikasının en önemli silahı durumundadır. Zira olası görüş ayrılıklarında P.K.K.’yı gerek diğer ülkelere gerekse de Türkiye’ye karşı kullanacaktır. Gerektiğinde Türkiye üzerinden geçen kafkas doğalgazı hattının güvenliğini P.K.K. kanalı ile tehlikeye sokarak hoşuna gitmeyen politikalara karşı mesajını üstü örtülü olarak P.K.K. saldırıları ile verecektir.

                        Denilebilir ki; Türkiye Suriye konusunda Büyük Patronun bir dediğini iki etmiyor, isyancılara silah, teçhizat, yiyecek, giyecek ne varsa gönderiyor, Suriye’den kaçanları besliyor, giydiriyor, onlara kamplar kuruyor. Buna rağmen A.B.D. neden P.K.K. kozunu oynayarak hain saldırılarına yenilerini ekliyor? Neden artık bir tabur sayısında terörist ile saldırıyor?’’ Soru zaten cevabını barındırıyor sevgili dostlar.Vauvenargues; ‘’Ruhunda kölelik olan tahta çıksa da yine de köledir.’’ demiş. Hakkari’deki son saldırıdan önce de yüzlecesi oldu. Binlerce kayıp verdik. Hep aynı kederi yaşadık. Her gün bir şehit cenazesinin kalktığı bir ülke olduk. Ancak büyük fotoğrafı görmekte zorluk çekiyoruz. Adeta direniyoruz Millet olarak. Büyük Patron emrediyor, emrindeki tetikçiler vuruyor ve kaçıyor. Sen tetikçiyi tanıyorsun ama asıl emri vereni hiç sorgulamıyorsun. Soruşturmayı büyük patronun adamları yürütüyor ve oldu bitti ile dosya sümen altı ediliyor. Sen sadece tetikçiyi biliyorsun. Ona husumet besliyorsun. Ama büyük patronu ve onun adamlarını görmüyorsun. Sana bu gerçeği anlatanları da bir güzel paket yapıp zindanlara atıyorlar. Sen çektiğin zülum ve kederle kalıyorsun, onların yaptıkları yanlarına kar kalıyor. Şimdi anladın mı benim masum, temiz ve bir o kadar da yalnız Anadolu Halkım. Vaziyet budur.

                        Artık kuru kuru ‘’Şehitler ölmez, vatan bölünmez.’’ nidaları atmakla sorun çözülmüyor. Sorun Kürt sorunu ya da PKK. sorunu değildir. Sorun, Büyük patronun küresel sömürücülük planları kapsamında ortadoğu ve kafkasları paylaşımı meselesidir. Sorunu yine büyük Türk Milletinin kararlılığı, onuru ve gururu çözecektir. Türk Milleti terörle müzakere edenleri değil terörle mücadele edenleri seçecektir. Dış politikadaki maceracı anlayış ve iş yapma biçimini, halk dalkavukluğu ve Amerikan yalakalığı ve yardakçılığı olarak pek yakın bir zamanda anlayacaktır Türk Halkı. Umarım iş işten geçmez ve kendimizi kan ve barut kokusu gittikçe yaklaşan bir ortamda, kaynayan kazanın içinde bulmayız.

Bu yazı toplam 100163 defa okunmuştur.
Bu yazıya henüz yorum eklenmemiştir.
EDİTÖRÜN SEÇTİKLERİ
    Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Aydın Özel | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
    Tel : 0544 8148480 | Haber Yazılımı: CM Bilişim