• Aydın14 °C

Adnan AYTAŞKIN / Genel Yayın Yönetmeni

12 Punto 14 Punto 16 Punto 18 Punto
Adnan AYTAŞKIN / Genel Yayın Yönetmeni

AB ve Türkiye

15 Ağustos 2008 Cuma 22:49

Hızla küreselleşen dünyada uluslar arası arena da bir saygınlığın olması için öncelikle birlik ve dayanışma içinde yaşamak zorundayız. En küçük bir aileden, akrabalıktan, komşuluktan, hemşerilikten başlayarak insanoğlu yaşam şartlarına ayak uydurabilmesi için çevresindekilerle iyi geçinmesi onları yok saymaması akılcı bir düşünce olacaktır.

       Avrupa Birliği 25 Mart 1957 de kurulduğu zaman ekonomik işbirliği amacını güderek Amerika ve Japonya’ya karşı 3. bir güç olma düşüncesiyle kuruldu. Türkiye AB’ye ilk başvurusunu 1959’da yapmıştır. İnsan düşünüyor da nereden nereye demeden geçemiyor. Yıl gelmiş 2008 biz hala AB ülkesi olacağız.

       Özel bir televizyon kanalında Abbas Güçlü ile Genç Bakış programı var; ben denk geldiğimde bu programı takip etmeye özen gösteririm. Çünkü ülkemizin geleceğini oluşturan gençlerimizle yapılan program da her seferinde farklı üniversiteye konuk olunuyor, ancak Abbas Bey, gençlerle sizce bizi AB’ye alırlar mı gibi bir anket yapıyor ve hep sonuç aynı AB bizi almaz çıkıyor sonuç. Bende bir bakıma düşünüyorum AB’ye giriş sürecimiz genç arkadaşlarımızın babalarının yaşında veya daha yaşlı konumda iken bu anket sonucu çok normal geliyor. AB’ye girmek ancak vatandaşlarımızın hayaliyle mümkün konuma gelmiş, ancak biraz araştırma yaparak Başbakanın deyimiyle ezberciliği bozan siyaset anlayışı ile olaya bakarak nereden nereye demekten kendimi alamıyorum. Biz 1959’dan bu yana adayız ilk defa 2004’te müzakere tarihi alabildik ve 2002’de iktidara gelen bir iktidar 2 yıllık bir süreçte AB ülkelerine bu güven ve istikrar ortamını gösterebildi.

       3 Ekim 2005’te başlanılan müzakerelerin ilk heyecanının kalmadığını hükümetin bu konuda yavaş davrandığı gibi eleştiriler var, AB üyelik müzakereleri bir süreçtir. Herkesinde bildiği gibi AB ülkelerindeki demokrasi anlayışı, özgürlük konusundaki hassaslık, ekonomideki refah seviyesi, hukuk alanındaki yapılanmalar hadi hemen yapalım olsun bitsin gibi bir anlayışla mümkün değil, Ak Parti gerekli adımları atar gerekli adımları atınca bu iş hemen oluvermiyor, uygun ortam uygun zemin hazırlanmış olması gerekir. Her yoğurdun bir yeyilişi her devenin de bir binilişi vardır, zaten yıllardır bunun acısını çekmiyor muyuz altyapısız reformların acısını tek anayasa kitapçığıyla yıkılan reformları bilmiyor muyuz?

       Ya Avrupa Birliği sözünde durmaz da bizi almazsa diyenler var; ya biz Avrupa Birliğini beğenmez de girmezsek önemli olan AB’ye girip teslim olmak değildir, AB ye müzakerelerini bitirip davet edildikten sonra girmeyen ülkeler var. 2007 yılında hedef belirlenmiş 10 yıl sonra AB seviyesinde Demokratik, İnsan Hakları konusunda Çağdaş, Hukuk sistemi oturmuş bir ülke olacağız. Yaptıklarımız yapacaklarımızın teminatıdır felsefesinden yola çıkarsak 2017 yılında AB konusunda girip girmemenin kararı bizim devletimizin çıkarları doğrultusunda olacaktır.

        Sayın Egemen Bağış’ın da dediği gibi biz hasta AB Doktorumuz, Müzakere süreci reçetemizdir. Her geçen gün daha ileriyi görmeye devam edeceğiz, sadece “gölge etme başka ihsan istemez” demek gerekiyor.

Bu yazı toplam 772 defa okunmuştur.
Bu yazıya henüz yorum eklenmemiştir.
EDİTÖRÜN SEÇTİKLERİ
    Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Aydın Özel | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
    Tel : 0544 8148480 | Haber Yazılımı: CM Bilişim