Şerif Ali DEĞİRMENÇAY / Köşe Yazarı

Ruhundaki güler yüzle selamlaşacağın bir insanım olacak; baktığında gözlerine, “sıkıntı ve güzelliğini paylaşabileceğin. Bakışları, kalbindeki nurun yansımasını fark edebileceğin bir güzellikte olmalı yurdum insanı.

Kendisi için değil, selamlaştığının sıkıntısını çözebilmek için bakmalı vatanım. Makam sevdası için benliğini satmayan bir bakış çizmeli. Öncelikle devletin makamına gelirken veya getirilirken “ne düzeyde HAK ettiğini” düşünen bir vatanım olmalı.

Bir Amerikalı’nın: “Her şeyi düşündük, fakat arkadaşından önce ölmeyi düşleyen bir vatanı hiç düşünememiştik” ifadesini taşıyan bir vatanım olsun. “Her koyun kendi bacağından asılır”, “devlet malı deniz yemeyen ne olsun” gibi nerden geldiği belli olmayan sözlere aldırış etmeyen ve bu düşüncelere savaş açan bir vatanım olsun.

Bu düşünce doğrultusunda yaşamış, kurucusu Atatürk’ e ve savaş arkadaşlarınınemanetlerini namus bilen bir vatanım olsun. Mevlana’ ya, Hacı Bektaş-ı Veli’ye, Yunus Emre’ye kalbinde yaşatan ve yaşayan vatanım. Sabah ezanında tüten ocakları ve okumak için beklenen Ay Yıldızlı bayrağa sarılı Kuran’ı Kerimi olsun.

Bir gençliği olsun vatanımın, okullarda İstiklal Marşı okuyunca gururlanan, tarihini bilen, atasını sayan ve kültürünü koruyan.

“Canı, cananı, bütün varımı alsında Hüda,

Etmesin tek vatanımdan beni dünyada cüda”

mısralarının anlamlarını yaşayan ve yaşatacak gençliğim. Çanakkale’de, süngülerin üzerine atlayan şehit ana kuzularının kanları ile sulanmış olan topraklara, kök salmaktan utanan bitkinin ağıtlarını duyan bir gençliği olsun vatanımın. Allahu Ekber dağlarında vatan aşkıyla yanan ciğerlerin, donmayı bile düşünmeden yola çıkan şehitlerimiz için, karlı bir gecede dışarıda yas tutan bir gençliği olsun. Şehit kanları üzerine yağmaktan utanan yağmur, yeminlerini uyan insanımı görünce, bereket olarak yağmaktan gururlanır olsun. Yurdum rüzgârı, cennetten gül kokusu getirirken vatanıma, üzerimize çöken kin bulutlarını temizlemekten utanmasın.

Siyasetçisi olsun, bol nara atan değil, söylediğini yapan, yapamayacaklarını söylemeyen. Politika bu deyip, kendini politikaya adayan çok yüzlü yalancı değil, inançlarına göre tek yüzlü yaşayan. Ya olduğu gibi görünen, ya da göründüğü gibi yaşayan”. Rabbimin emri ile “Emir olunduğumuz gibi dosdoğru olmayı” prensip edinen bir vatanım. Rızkını Rabbi’nden beklesinki, rızık kaygısı ile “tüyü bitmemiş yetimlerin”, “arkasında dayısı !!!! olmayan masumların” haklarını yemeyen” bir vatanım olsun.

Küresel bir dünyada yok olmaya mahkûm topluluklarının aksine inançları uğruna direnen, çağdaş yaşam dedikleri medeniyetleri “bir dişi kalmış canavar olarak” bilen vatanım.

Zenginliklerini zenginlik katarak nefislerinin esiri değil, vergisini vererek, vatanının esiri olan zengini olsun.

Hak aramak ve hak vermek meselesinde; yükseklerden itibar beklemeden, yurdum insanının zorluklarını çare arayan bir vatanım olsun. Yöneticilerinin, devlet işlerinde, vatanın her köşesinde yaşayan insanlarını hısım ve akraba olarak gören bir vatanım.  Devlet memurunu tokat atana, devletine tokat atmış sayan bir vatanım, devletin itibarını koruyamayan devlet memuruna daazleden bir vatanım olsun…

            Değerli dostlar, “Utanmayacak bir vatanımızın” olması için çok şeyler söylenilebilir. Ancak, sıkıntıların çözülmesinde öncelikli rolü başkalarında değil, değişimi öncelikle kendimizde aramalıyız. Bu vesile ile öğretmenlerimize ve imamlarımıza saygılar sunarım!!!!

Allah’a emanet olunuz.

www.aydinozel.com Köşe Yazarı Yrd. Doç. Dr. Şerif Ali DEĞİRMENÇAY