• Aydın18 °C

Alper DERELİOĞLU / Köşe Yazarı

12 Punto 14 Punto 16 Punto 18 Punto
Alper DERELİOĞLU / Köşe Yazarı

BOŞUNA YAŞIYORUZ BOŞUNA

19 Ekim 2011 Çarşamba 02:07

Değerli okuyucularım,

 
Gündem çok yoğun. Hele yaşamanın bir kriz haline dönüştüğü bu güzelim ülkemde adım başı haber var, skandal var, yolsuzluk var, laçkalık var. Bütün bunları anladım da toplumda da müthiş bir bezginlik, vurdumduymazlık, sindirilmişlik var.
 
Nereye gidiyoruz sorusuna cevap verecek bir Allahın kulu kalmadı. Daha geçen hafta Perşembe günü Türkiye yeni ÖTV. zamlarına uyandı. Uyanmaz olaydık. Yorganı yastığı başımıza dolayaydık da şu sabah haberlerini izlemeyeydik.
 
Bir paket sigara, en ucuzu 6,50_TL. oldu. Bir zahmet siz de sigara içmeyi verin, zamdan etkilenmeyin. Ya bu zıkkım zaten sağlığa zararlı değil mi. Kapalı alanlarda yasaklanmadı mı. Hem koku da yapıyor. Ne gerek var. İçme şu zıkkımı.
 
Değerli okuyucularım, beni bir sigara müptelası zannetmeyin bu yazdıklarımdan sonra. Ağzıma hayatım boyunca hiç götürmedim, değdirmedim bile. Ama bu ülkeyi yöneten kadro sigaraya savaş adı altında faşizanca uygulamalar yapıyorsa, büyük patronlardan kesemediği kurumlar vergisini dolaylı yoldan cukkalıyorsa, kusura bakmayın da bizim de söylenecek iki çift sözümüz olsun.
 
Öyle bir ülke düşünün ki, adalet kelimesi sadece Türk Dil Kurumu’nun sözlüğünde anlam bulabiliyor. Google’dan bulayım dedim, Adalet isimli kaç kişinin yaşadığı bilgisine bile ulaşamadım. Bu kelimeyi o kadar yadsımışız yani. Çünkü bencil bir adalet duygumuz var. Senin adalet duygun bencilce olunca seni yönetenler de sana karşı bencilce oluyor. Ah bunu bir algılayabilsek. Bir arada yaşamanın daha adil, daha paylaşımcı, daha bizci olduğunu bir anlayabilsek.
 
1980 Darbesi sonrası Türkiye’ye baktığımızda ben tek bir cümleyle özetliyorum, benmerkezci toplum, benmerkezci yönetim. Daha ötesi yok. Yaşadığımız her şok dalgası bizi daha da güçlü kılıyor sanki. Nitchze’nin dediği gibi, acılar bizi daha da güçlü yapıyorsa diyecek sözüm yok. Ama bizi daha da vurdumduymaz, itaatkar bir toplum yapıyorsa orada itirazım var.
 
Evet bu ülkede her dönemde ekonomik kriz vardı. Hatta 2002 öncesi koalisyon iktidarı varken Başbakan Bülent ECEVİT Başbakanlık Binasına giriş yaparken bir vatandaşımızın feryat figan bağırdığını duyduk; ‘’Sayın Başbakanım ben esnafım.’’ Kişisel eyleminde kısmen de olsa başarılı oldu bu esnaf vatandaşımız. O zaman çok büyük bir devalüasyon krizinin arifsindeydik. Banka demeye bin şahit isteyen finans kurumları bir bir battı. Krizi önceden haber alan bazı kamu çalışanlarının bir gecede tüm mevduatlarını dolara yatırıp ertesi sabah dolar milyarderi olduğu iddia edildi. Ve biz o zaman seyrettik, yine seyrediyoruz.
 
Dış ticaret açığını son zamlarla vatandaştan toplayacağı 5 milyar dolarlık gelirle kapatamaya daha doğrusu yama yapmaya çalışan bir ekonomi yönetimi düşünün. Zaafiyet öyle büyük ki neresinden tutsan elinde kalacak. Katma değer yaratan dar gelirli ve orta gelirliden al, öz sermayeleri ve yıllık karları milyar dolarları geçen şirketlerden ve kurumlardan alma. Sosyal devlet, sosyal adalet anlayışı bu mu. Önce zamları yap, sonra kepçeyle değil, kamyonla al.
 
İşte memurlarımızın yeni maaş zamları da açıklandı. Topu topu %6. Bozdur bozdur harca. Dışa bağlı, tamamı ile tüm parametreleri sıcak para, düşük kur sistemine angaje bir ekonomiden başka da pek performans beklemek hata olur. İşçisine, köylüsüne, memuruna ancak üvey evlatlığı layık görür.
 
Küresel sermayenin büyük para babaları da onların öz evlatları oluverir. En kaymaklı ihaleler, en verimli araziler onlara verilir. Hem de vergi teşviki, sigorta teşviki alarak. Yeter ki gelsin, kim olursa olsun gelsin, istihdam yaratsın, yani küresel sermaye köleliği yaratsın diye. Sendika yok, kıdem tazminatı yok, fazla mesai yok. Ya ne var; uzun çalışma saatleri, araklana araklana içi boşaltılan bir işsizlik fonu ve sana bana hepimize, sırf cüzdanda T.C. yazıyor diye ağır vergiler var.
 
Halkın gözünün içine bakıp, ‘’Güncelleme yaptık’’ diyen bir Maliye Bakanımız var. Allah onu başımızdan eksik etmesin. Bir gazeteci arkadaşın kendisinin daha önce İngiltere Kraliyet Akademisi’nde psikoloji mastırı yapıp yapmadığını sorması lazım. Hayatta düşünsem zamların kılıfının bir çırpıda çıkan lafa sığdırılacağını akıl edemezdim.
 
Bir Hükümet Yetkilisi çıkıp şunu dedi; ‘’Zamlar fakirleri ilgilendirmez.’’ Aslında haklı. Neden biliyor musunuz? Dar gelirli bu ülkede yaşamıyor, sadece solunum yapıyor. Ne araba alabiliyor, ne ev. Çarşıya pazar arabasıyla çıkamıyor. Çünkü araba dolmuyor, dolamıyor. İki üç torbayla boynu bükük evine gidiyor. Nasıl olsa seçimler yaklaşacak. Nasıl olsa devletin şefkatli eli ona da uzanacak. Bozuk bulgur, bozuk pirinç, bozuk makarna eve girecek. Gelen her zam dalgası yoksulu etkiler mi etkilemez mi siz karar verin.
 
Türkiye’de Otomobilden Dünya ortalamasının 7 katı oranında vergi alınıyor. Yani lüks tüketim konusunda çoktan Lüksemburg’u, İsviçre’yi geçmişiz de haberimiz yok. Pırlantaya bu memlekette yüzde 0 vergi uygulanırken, cep telefonuna ÖTV. uygulamak mümkün değil. Pırlantanın lüks bir tüketim mesajı olduğundan hangimiz şüphe duyuyoruz. Aynı şeyi cep telefonları için söyleyebilir miyiz. Kesinlikle hayır. Ama dolaylı yoldan alınan namert vergileri arasında bile bir tutarsızlık var.
 
Gelinde işin içinden çıkın şimdi. Konuşulacak, eleştirilecek çok şey var. İlk aklıma gelenler bunlar. Konuşmak, tartışmak yeter mi? Hayır.
 
A.B.D.’de Wall Street etrafında başlayan küreselleşme karşıtı protestolar diğer önce New York’un bütününe sonra tüm ülkeye yayıldı. Daha önce Londra’da insanlar kapitalizmin acımasız sonuçları olan, yoksulluk, işsizlik ve adaletsizlik kavramları etrafında birleşti. Bir halk ayaklanması başladı. Aydın 68 gibi. Küresel bir olağan üstü durumla karşı karşıyayız. Zira insanlar içinde yaşadıkları sistemi sorguluyorlar. Söylediklerimden şu sonuç çıkarılmasın lütfen. Ayaklanalım demiyorum. Demokratik tepkimizi koyalım ortaya. Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’na göre bir toplantı veya gösteri ancak silahlı olması, şiddete dönüşmesi halinde kanuna muhalif bir eylem oluyor. Yani ses çıkarmanın önünde hiçbir engel yok. Tek engel zihinlerde, onu da biliyorum. Korku dağları deler. Korku toplumu olmayalım. Sorgulayalım, sorunların çözümü noktasında takipçisi olalım. Bunu gerçekleştirmezsek tarihin acımasız yanı bizi de vuracak. Yad ellerde yok olup gideceğiz.
 
- LANET OKUYUN -
 
Bugün maalesef yine çok kötü bir sabaha uyandık. Hakkari Çukurca’da 27 Mehmetçik şehit düştü. Hepsine Allah’tan rahmet, acılı ailelerine başsağlığı diliyorum. Eli kanlı terör örgütü ile el sıkışmanın Şeytanla pazarlık anlamına geldiğini görmeliyiz. Devlet otoritesinin açılım siyaseti ile sarsıldığı, yeni anayasada özerklik taleplerinin sıkça dile getirildiği bir ortamda sonuç ortadadır. Şimdi 27 eve daha ateş düştü.
 
Böylesine büyük bir saldırının Türkiye için kritik bir döneme rast gelmesi de çok düşündürücüdür. Bir yandan füze kalkanının Malatya Kürecik’e kurulması, diğer yandan gerilen İsrail ile ilişkiler.
 
Ben bu saldırıdan çok daha başka çok daha vehim bir şey anlıyorum. Terör örgütü sadece siyasi özerklik istemiyor, daha fazlasını istiyor. O fazla kelimesinin içerisinde egemenlik hakkı var, meşru silahlı birlik olmak var. Kısacası devlet olmak var. Büyük Kürdistan var. Tabi bu bir kukla devleti olarak planlanıyor. Arkasında büyük güçler var, Okyanus Ötesi var.
 
Allah bizi bu melanet yuvalarından korusun. Terör illetini bize yaşatan herkes bu işten sorumludur. O yüzden hepsine binlerce defa lanet okuyun. Yas dolu bu günlerde içimden iyi günler lafı çıkmıyor. Kusura bakmayın. Sağlıcakla kalın.

www.aydinozel.com Alper DERELİOĞLU   Köşe Yazarı 

Bu yazı toplam 1444 defa okunmuştur.
Bu yazıya henüz yorum eklenmemiştir.
EDİTÖRÜN SEÇTİKLERİ
    Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Aydın Özel | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
    Tel : 0544 8148480 | Haber Yazılımı: CM Bilişim