• Aydın22 °C

Alper DERELİOĞLU / Köşe Yazarı

12 Punto 14 Punto 16 Punto 18 Punto
Alper DERELİOĞLU / Köşe Yazarı

CHP EKSEN KAYMASI MI YAŞIYOR

23 Temmuz 2012 Pazartesi 02:20

Değerli okuyucularım. Hepinize merhaba. Uzun zamandır yazılarıma iş yoğunluğum nedeniyle ara vermek zorunda kaldım. Bu konuda hepinizin affına sığınıyorum. Bu süre zarfında gündem o kadar çok birikti ki hangi konuyu ele alsam diye düşünüp durdum. Türk siyasi hayatı yine hareketli, yine renkli. Ankara kulisleri her daim canlı. Sokakta, kahvehanede, her yerde siyasetle yatıp siyasetle kalkıyoruz. Ancak ilkeler üzerinden değil algılar ve simgeler üzerinden siyaset yapıyoruz. Toplum olarak en büyük yanlışlarımızdan biri de maalesef bu. Bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olmamız en büyük hastalıklarımızdan biri. Niye böyle bir girizgah yaptım. Hemen söyleyeyim. Bu hafta içi CHP 34. Olağan Kongresi yapıldı. Şu andaki ana muhalefet partisi imajını yeniden düzeltme fırsatı, daha güçlü bir ulusalcı, laiklik ve atatürkçülük vurgusu ile tabanına ve tüm Türk Ulusuna iyi bir iktidar seçeneği olabileceği mesajının verilmesi olanağı da fikrimce yitirildi. Ulu Önderimizin CHP rozetli resminin Kurultay salonunun en görünen yerine asılması söylemlere, konuşmalara maalesef yansımadı. Anti-Amerikancı ve Anti-Kapitlist bir söylem biçimi göremedim. Sol düşünce, halkçılık ilkesi, fırsat eşitliğine ilişkin bir söylem de duymadım. Suriye özelinde İktidar partisinin emperyalist taşeronluğuna vurgu yapılmadı. Kurultaydan ilginç bir anektodu daha aktarayım. CHP Antalya İl Örgütü Kurultayı takip ettikleri tribüne ‘’Devrime Antalya’dan başladık’’ yazılı bir pankart açtı. Bu pankart kurultay oganizatörlerinin müdehalesi ile hemen apar topar kaldırtıldı. Kurucusu devrimler yapmış bir sol partinin ‘’devrim’’ sözüne böylesine alerjisi olması doğrusu anlaşılır değil. Sayın Genel Başkanın konuşmasının birkaç yerinde Mustafa Kemal ATATÜRK ve laiklik ifadelerini kullanması Ulusal basın tarafından Ululsalcı ve Kemalist kesime çiçek uzatılması olarak lanse edildi. El insaf! CHP zaten il , ilçe ve merkez kadrolarıyla zaten liberal politikanın dümenine geçmiş iken, halen iki milletvekili Silivri Kalesinde haksız, hukusuz bir tutsaklık yaşıyor ve bu -de facto- durumu sonlandırmak için hiçbir şey yapmıyor iken, sağ seçmenden oy almak düşüncesi ile politik manevralarını sağ siyaset üzerinden yapıyor iken nasıl kendi eksenine oturduğu, sol söyleme sahip çıktığı ve savunduğu düşünülebilir. Zaten ağzı ile kuş tutsa ülkedeki genel siyasal eğilim ve sosyo-ekonomik durum itibariyle %30 sol ya da sosyal demokrat oyun üzerine çıkamayacağının belli olduğu bir siyasal iklimde ekonomik programını, dış ilişkiler alanındaki proje ve siyasetini, sosyal ve kültürel politikalarını halka anlatmaktan imtina eden bir parti oylarını nasıl arttırabilir? ‘’Laiklik karşıtı eylemlerin odağı olduğunun ’’ Anayasa Mahkemesi’nin 30 Temmuz 2008 tarihli kararı ile tescillenen bir iktidar partisinin hazırlayacağı anayasa taslağı için kurulacak komisyona üye vermeyi kabul etmesi CHP’nin şimdiki siyasi durşunu bize özetlemektedir. CHP bu ülkenin kurucu harcıdır, çimentosudur. Bu ülke için gereklidir. Ancak yeni CHP değil yeniden CHP söylemi bu partiyi iktidara taşır. Rahmetli Bülent ECEVİT’in 1977 seçimlerindeki büyük zaferinin başlıca nedeni sağ söylemler ve algılar üzerinden siyaset yapmadan, ilkeli, kişilikli bir sol politika ve söylemle seçmeni sağ iktidarların ülke yönetimindeki başarısızlıkları konusunda ikna etmek olmuştur. Ayrıca Kıbrıs Harekatının da dönemsel olarak etkisi büyük olmuştur. ‘’Toprak işleyenin, su kullananın’’ söylemi halkçılık okunu öne çıkaran bir söylem olarak seçimlerin hafızalarda kalan en etkili algoritması olmuştur. Sayın Genel Başkan dünyanın değiştiğini, toplumların değiştiğini, siyasetin ve ilkelerinin de bu anlamda değiştiğini, CHP’nin de bu değişimden pay aldığını beyan etmiştir. Sayın Genel Başkanımın atladığı bir şey var; Dünya değişti, değişti ama adaletsizlik, gelir dağılımındaki eşitsizlik, ırkçılık, kolonicilik, mandacılık, jurnalcilik, faşizm hiç değişmedi. Sadece teknoloji gelişti. Teknolojik ilerleme daha çok hammadde ihitiaycını doğurdu. Daha çok hammadde ihtiyacı da ekonomik sömürüyü tırmandırdı. Kapitalizm yeni pazarlar aramaya başladı. Bölgesel savaşları çıkarttı. Yer altı kaynakları en büyük diplomatik silah haline geldi. Batının soldaki partileri de bu kapitalist devinimin bir parçası oluverdiler. Bugün İngiliz İşçi Partisi ile başlayan bu süreç Avrupanın diğer sol, sosyalist ve sosyal demokrat partilerine değin uzandı. Sola makyaj yapıldı. Süslendi, püslendi. Devletçi ve paylaşımcı kalıplar törpülendi. ‘’Devrim’’ sözü adeta aforoz edildi. Oldu mu size ‘’Yeni Sol’’ kavramı. CHP’nin duruşu da siyaseti de İngiliz İşçi Partisi ya da Yunan PASOK’dan farklı olmalıdır. Ama CHP ‘’yeni sol’’ duruşu benimsemek istiyorsa ki kadrolar ile bu konuda aşama kaydettiğini görüyoruz, Cumhuriyetin kurucusu CHP olmaktan çıkar ve Kapitalist taşeronculuğun sol ayağı olmaya başlar. İşte Türkiye için asıl tehlikeli olan da budur. CHP için örnek alınması gereken partiler bitmek üzere olan ortak pazarın düzen partileri olan PASOK ya da İngiliz İşçi Partisi değil Chavez’in Venezuela Birleşik Sosyalist Partisi, Jose Mujica’nın Geniş Cephe Partisi, Olof Palme’nin Sosyal Demokrasi Partisi olmalıdır. A-ke-pe-lileşen bir partinin ne CHP’ye, ne Dünyaya ne de Türkiye’ye bir faydası yoktur. Amerikan dolarının hemen arkasında yazan ‘’Novus Ordo Seclerum’’ yani ‘’Yeni Dünya Düzeni’’ yazısı her gözüme çarptığında Amerikan Devletinin o bir dolarlık hamiline senedinde Dünya ile ilgili ve özellikle bu coğrafya ile ilgili nelerin planlandığını görür gibi oluyorum. Arap Baharı rezilliğinden en son Suriye nasibini aldı. Suriye’den her gün alev ve kan kokuları yükseliyor. Ayaklanmanın taşeronluğuna soyunan İktidar Partisi, Amerika ve İsrail’in bölgeye ilişkin basamak basamak yürüttüğü planlarınının bir parçası olmaya adeta gönllü bir biçimde işgalcilere lojistik destek sağlıyor, sınırdan geçişlerini kolaylaştırıyor ve de sınırları içerisinde işgalcilere barınma, para imkanı sağlıyor. Bugüne kadar bu kamplara giriş yapan on binin üzerindeki mülteciden yaklaşık bin beş yüzünün nerede olduğu bilinmiyor. Bu kişiler Ülke içinde cirit atıyor. Nereye gittikleri ve ne yaptıkları takip edilmiyor. Ortada dış güvenliği tehdit eden böylesine ciddi bir tehlike var iken ana muhalefet partisi otomatik pilota bağlı bir pasif politika izliyor, bekleyelim görelim diyor. Evet, bekleyelim ve günümüzü görelim. Başımıza gelecekleri tek tek izleyelim. CHP’nin dik duruşlu politikası Ülke içindeki toplumsal muhalefeti de kendi yanına çekebilecekken maalesef parti Üst Yönetimi Suriye konusunda pasif bir direniş sergiliyor, sesi gür çıkmıyor. Dış temaslarda bulunmuyor. Acaba böylesine bir pasif muhalefet demin değindiğim eksen kayması odaklı mı yürütülüyor bilmiyorum. Ama böylesine bir eksen kaymasını sezen ve birebir gören, tahlil eden bir CHP’li olarak Surriye konusunda tavrını netleştirmeyen ve sesi gür çıkmayan bir CHP’nin gerek tabanından gerekse de son seçimlerde kendisine oy vermiş seçmen kitlesinden tepki gördüğünü ve bunun uzun vadeli olarak oy kaybına yol açabileceği endişesi yaşamaktayım. Yeni Olağan Kurultay sonucunda oluşan yeni Parti Meclisi umarım başarılı olur. İşleri bihayli zor. Geçen tüzük kurultayında Partinin tüm kurullarında getirilen gençlik kotası ve kadın kotasının neden yeni seçilen parti meclisine yansımadığını da anlayabilmiş değilim. Kurultayın en tartışılır kısmı da maalesef uygulanmayan kotalar olmuştur. Bu konuda CHP, kendi tüzüğünün gereğini yerine getirmeyerek sınıfta kalmıştır. CHP’nin kendi eksenine dönmesi sol düşünce için en büyük idealdir. Daha ulusalcı, daha Kemalist, daha devrimci ve inadına sol diyen bir parti için daha bekleyecek miyiz bunu zaman gösterecek. Ama CHP ve Türkiye bir yol ayrımında ve bugünün siyasal iklimi, dış politikası ve Dünyadaki genel siyasal eğilimler iyi analiz edilmeli ve Partinin siyasal dümeni bu doğrutuda idare edilmelidir. Şahsen şunu söyleyebilirim ki; kavak ağacı gibi rüzgar soldan estiğinde sola, sağdan estiğinde sağa eğilen bir CHP istemiyorum. Zira CHP ulu bir çınardır ve onun görkemli gölgesi altında huzurla ve güvenle geçireceğimiz yarınlar bizi bekliyor. İyi günler ve iyi haftalar. Kutsal ramazan ayınızı tebrik ederim. 23/07/2012

www.aydinozel.com Alper DERELİOĞLU 

Bu yazı toplam 1490 defa okunmuştur.
Bu yazıya henüz yorum eklenmemiştir.
EDİTÖRÜN SEÇTİKLERİ
    Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Aydın Özel | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
    Tel : 0544 8148480 | Haber Yazılımı: CM Bilişim