• Aydın15 °C

Halil KANARGI / Köşe Yazarı

12 Punto 14 Punto 16 Punto 18 Punto
Halil KANARGI / Köşe Yazarı

HİRANT DİNK SUİKASTİ

09 Ağustos 2011 Salı 12:41

HİRANT DİNK SUİKASTİ

VE SUİKASTİN BİZE ÖĞRETTİKLERİ

 

     AGOS Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni  Hirant Dink  19 Ocak 2007 tarihinde bir suikastla öldürüldü. Onun adına İnsan olarak çok üzgünüm. Yaşam hakkı, her türlü hakkın üstündedir ve vicdan sahibi herkes gibi ben de Hırant Dink’in öldürülmesini kınıyorum.

     Cinayet, kavram olarak bir insanın yaşamına son vermek olarak tanımlanabilir. “Saldırı, sabotaj, Savaş- Vatanın Selameti tehlikede değilse--zorunluluk dışı..”  bir insanın hangi nedenle olursa olsun öldürülmesi, kabul edilmez. İlk insan cinayeti olarak bilinen Habil’in kardeşi Kabil’i öldürdüğü andan itibaren hoş karşılanmamış ve dinimizce de affı en zor olan günahlardan biridir.

     Biz insanlar yaradılışımız gereği farklı düşünce ve fikirlere sahibiz. Bu fikir ve düşüncelerimizi başta ailemiz olmak üzere diğer insanlarla paylaşırız. Kabul edilip edilmemesi, eleştirilmesi konusuna açık olmak zorundayız ve kabul etmediğimiz fikirlere de saygı duymak gerektiğine inanmalıyız. Fikirlerini beğenmediğimiz kişilerin canına veya malına saldırmanın hiçbir haklı gerekçesi olamaz.

     Demokratik rejimlerin en önemli özelliği, çok sesli yani pek çok fikrin açık açık tartışılması gerektiği alanları aralamak ve bunun için çaba göstermek olmalıdır. Bu çabayı gösterirken ortaya atılan BU FİKİR VE DÜŞÜNCENİN DEVLET GÜVENLİĞİNİ TEHDİT EDEN BİR HAL ALMAMASINA ÖZEN GÖSTERİLMELİDİR.

Neden mi?

Anayasamız da var olan DÜŞÜNCE ve KANAAT HÜRRİYETİ’Nİ korumak görevimiz olduğu için..;

a)  Düşünce Hürriyeti.:

Anayasamızın 25. Maddesinde “düşünce ve kanaat hürriyeti” şöyle açıklanmıştır.

Anayasa, Madde 25 —: Herkes, düşünce ve kanaat hürriyetine sahiptir.

Her ne sebep ve amaçla olursa olsun kimse, düşünce ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz; düşünce ve kanaatleri sebebiyle kınanamaz ve suçlanamaz.

Anayasamızın 14. Maddesinde ise, “düşünce ve kanaat hürriyeti de dahil olmak üzere, Anayasa’da yer alan diğer bütün hak ve hürriyetlerden hiçbirinin kötüye kullanılamayacağı belirtilmiştir. Anayasamızda bu konuda şöyle denilmektedir.

Anayasa, Madde 14 —: Anayasa’da yer alan hak ve hürriyetlerden hiçbiri, Devletin Ülkesi ve Milletiyle bölünmez bütünlüğünü bozmayı İnsan haklarına dayanan demokratik ve laik  Cumhuriyeti ortadan kaldırmayı amaçlayan faaliyetler biçiminde kullanılmaz. Anaysa hükümlerinden hiçbiri, devlete veya kişilere, Anayasayla tanınan hak ve hürriyetlerin yok edilmesini veya anayasada belirtilenden daha geniş şekilde sınırlandırılmasını amaçlayan bir faaliyette bulunmayı mümkün kılacak şekilde yorumlanamaz. 

Anayasamızın 25. ve 14. Maddeleri gereğince:

  1. Anayasamızca sağlanan ve teminat altında bulundurulan düşünce ve kanaat hürriyeti sayesinde, istediğimiz düşünce ve kanaatleri serbestçe seçecek ve bunları tek başına veya toplu olarak açıklayacağız.
  2. Düşünce ve kanaatimize uymayan diğer bütün düşünce ve kanaatlere hürriyet tanıyacağız. Kendi düşünce ve kanaatlerimize uymayan düşünce ve kanaatlere katılmasak bile, bunların da açıklanmasına saygı duyacağız.
  3. Kendi düşünce ve kanaatlerimize katılmayanlarla birlikte, tartışma hürriyetinden beraberce faydalanacağız.
  4. Düşünce ve kanaatlerini açıklamak istemeyenleri ve tartışmak istemeyenleri, düşünce ve kanaatlerini açıklamaya ve tartışmaya zorlamayacağız.
  5. İnsan hak ve hürriyetlerini ortadan kaldırmak amacı taşıyan düşünce ve kanaatleri benimsemeyeceğiz.
  6. Devletimizin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü ortadan kaldırmak amacına hizmet eden düşünce ve kanaatleri benimsemeyeceğiz.
  7. Dil, ırk, sınıf, din ve mezhep bölücülüğüne yönelen düşünce ve kanaatleri asla ve asla benimsemeyeceğiz.

     Anayasamızın bize vatandaş olarak yüklediği sorumluluklarımızın ışığında HİRANT DİNK’in yazdıklarına göz atalım ve yorumlayalım.

 

HİRANT DİNK TARAFINDAN YAZILAN YAZILAR..

Ermeni'nin 'Türk'ü 
23 Ocak 2004 
Küresel ve evrensel değerlerin yerel değerleri tahakküm altına aldığı çağımızda, kültürel kimliğini tam anlamıyla yaşamak bir yana, kimliğini bir nebze yaşatabilmek için dahi Diasporanın özel çaba göstermesi gerekir. Bu özel çabanın ise her zaman için özel nedenlere ve araçlara ihtiyacı vardır. 
Ermeniler ve Yahudiler bu özel nedenlere sahip Diasporanın bilinen iki klasik örnekleridir. 
Her ikisinin de özel nedeni aynıdır... Soykırıma uğramış olmak. 
Dolayısıyla onlara kimliklerini korumayla ilgili insanlığın tanıdığı hak bir miktar ayrımcı ve pozitiv durumda olmalıdır. 
Hakikaten de, Yahudiler bu pozitif hakkı layıkıyla kullanabilmiş ve kimliklerini korumada onlara bahşedilen toleransı çok iyi değerlendirerek, dini inanışlarından aldıkları "Tanrının ayrıcalıklı halkı" unvanını dünyadan aldıkları "Yeryüzünün ayrıcalıklı halkı" noktasına kadar taşımışlardır. 
Ne var ki aynı durum Ermeni halkı için söz konusu olmamıştır. 
 

(( Lütfen dikkat ediniz! Türkiye ile yıllardır uğraşan sözde soykırım yalanını tüm dünyada gerçekmiş gibi göstermeye çalışan ve dahası YÜZDEN FAZLA DİPLOMATIMIZA HAİNCE SALDIRARAK ÖLDÜREN *ASALA*  ÖRGÜTÜNÜN destekçisi Ermeni Diasporasın dan Ermeni Kimliğini yaşatmak için daha özel çaba harcamasını istemektedir.

Kim istiyor bunu.  Lozan Anlaşmasına göre AZINLIK olan Ermeni asıllı Türkiye Cumhuriyeti Vatandaşı Hirant Dink.))

 

*** ASALA TERÖR ÖRGÜTÜ…: 20 Ocak 1975 tarihinde 20 Ocak 1975 tarihinde Beyrut'taki Dünya Kiliseler Birliği Bürosu'na yaptığı bombalı saldırı ile kuruluşunu ilan etti.

Örgütün Lideri: Bedros HAVANASSIAN

Takma İsimleri: Mihran MİHRANİAN, Agop HAGOPİAN

ASALA örgütünün Lideri (Bedros HAVANASSIAN) Agop (Hagop) AGOPYAN'ın 28 Aralık l988 tarihinde ATİNA'da öldürülmüştür.***

 

(( Hirant Dink, dahada ileri giderek, “Ermeniler ve Yahudiler bu özel nedenlere sahip Diasporanın bilinen iki klasik örnekleridir. Her ikisinin de özel nedeni aynıdır... Soykırıma uğramış olmak.”,diyor )) Dünyaya yapılan çağrılarda,,,,Türkiye Cumhuriyeti Devletinin Cumhurbaşkanı, Başbakanı, Hükümet üyeleri, Mecliste Bulunan siyasi partilere mensup Milletvekilleri Dünya Kamuoyuna BİZ O DÖNEMİN ARŞİVLERİNİ DÜNYA KAMUOYUNA AÇIYORUZ. ERMENİSTAN VE ELİNDE O DÖNEME AİT HER TÜRLÜ GERÇEK BİLGİYİ BULUNDURAN İNGİLTERE, ALMANYA, AMERİKA ve DİĞER TÜM ÜLKELERDE AÇSIN ÇAĞRILARINA RAĞMEN”

      Hirant Dink’in bunları görmezden gelerek “Ermeniler ve Yahudiler bu özel nedenlere sahip Diasporanın bilinen iki klasik örnekleridir. Her ikisinin de özel nedeni aynıdır... Soykırıma uğramış olmak.” demiş olmasının altında yatan gerçek Türkiye Cumhuriyeti Devleti ne yaparsa yapsın ben tanımam, bildiğimi okurum. Nasılsa AVRUPA BİRLİĞİ DESTEĞİ de benim yanımda ve dahası Nobel Ödüllü Türk yazarı da bu cümleleri kullandı. 301.Maddeyi etkisiz hale getirdik mi tamam. İstediğimiz atı oynatırız anlayışından başka bir şey olmadığı SON DERECE AÇIK DEĞİL Mİ? 

   Peki bu istek hemen yukarıda yazdığım Anayasamızın 14.maddesine ters düşmüyor mu?

 

(((** Ermenistan Devlet başkanı Robert KOÇARYAN daha dün (20 Şubat 2007) Fransa Meclisinde yaptığı konuşmada Türkiye Soykırımı Tanımalı ve Hükümetler arası görüşmelere başlamalı, dedi. Tıpkı Hirant DİNK’in dediği gibi. Tarihi gerçeklerden kaçarak oldu ve bittilerle hareket tarzı. NEREDE????  Avrupa Birliğinin ağır topu Fransa da.  

BU GÜCÜ NERDEN ALIYOR??? Avrupa Parlamentosunun kararlarından…

İşte aşağıda Avrupa Parlamentosunun kararlarından olan o madde…

*******27. Türkiye’nin geçmişteki trajik tecrübeleri asmak için ikili bir uzmanlar komitesi oluşturulması yönündeki teklifini ve Ermenistan’ın söz konusu öneri hakkındaki görüsünü dikkate almakta, Türk ve Ermeni Hükümetlerini taraflarca kabul edilebilecek bir teklife gidecek uzlaşma sürecini sürdürmeye davet etmekte, Türkiye’yi önkoşul olmaksızın Ermenistan’la diplomatik ve iyi komşuluk iliksileri geliştirmeye ve Parlamento tarafından 1987 ve 2005’de kabul edilen kararlar uyarınca kara sınırını yakın zamanda açmaya davet etmektedir,***

Büyük Türk Milletinin her ferdi Lütfen dikkat ediniz.!!!

Avrupalı Beyler.. Sizler Ermenistan Anayasasını hiç okumadınız galiba.. Ermenistan Anayasasında “Ermeni Soykırımını Türkiye ye kabul ettirmek, ardından Doğu Anadolu dan Toprak talep etmek Tazminat talep etmek yazılı bir metin halinde.. YOKSA OKUDUNUZ DA GÖRMEZLİKTENMİ GELİYORSUNUZ?  Bak ben bunu bilmediğinize inanmıyorum… Neden mi? Sevr Anlaşması hala hayallerinizi süslüyor da ondan…**********

 

   Önümüzdeki günlerde Avrupa Birliği  ve Avrupa Parlamentosu hemen bir karar alıp yayınlayacaktır. Alacakları bu kararın içeriği de büyük ihtimalle “TÜRKİYE AVRUPANIN BİR PARÇASI OLMAK İSTİYORSA ERMENİSTAN SINIR KAPILARINI AÇMALI VE HÜKÜMETLER ARASI DİYALOĞA BAŞLAMALI” şeklinde EMREDER NİTELİKTE olacaktır. **)) 

 

 

HİRANT DİNK YAZMAYA DEVAM EDİYOR  …/…

 

Dünya Yahudi soykırımına karşı gösterdiği hassasiyeti Ermeniler'den esirgemiş, bu ise Ermeni kimliğinde en büyük tahribatın yaşanmasına sebep olmuştur. 
"Hakkı esirgenmiş Ermeniler" bundan böyle kimliğini "Gerçekleri talep etme inad"ı üzerinden yaşamaya çabalamış, gelinen noktada da bu inat Diaspora Ermeni kimliğinin temel düsturu haline dönüşmüştür. 
Diasporanın ilk kuşakları için ayakta kalabilmenin, tükenmemenin adı olan bu inat, üçüncü ve dördüncü kuşaklarla birlikte gerçekleri dünyaya kabul ettirme inadına dönüşmüştür. 
İşte bu inadın ortaklaşmış hali Ermeni Diasporasının ruhsal pozisyonunu yansıtır. 
Bu ruhu sürekli tutmak ise Ermeni kimliğini yaşatmanın temel aracı durumundadır.

…/…


   (( Hirant Dink, dünya ülkelerini Yahudi Soykırımına karşı gösterdiği hassasiyeti ve alakayı Ermenilere karşı göstermemekle suçluyor.)) DÜNYA ÜLKELERİ ERMENİ SOYKIRIM OLAYININ ELLE TUTULUR BİR YANI OLMADIĞINI VE BİR MASAL OLDUĞUNU BİLİYORLAR AMA BUNU KABUL ETMEYENLER Kİ (Bay Hirant Dink’te bu düşünceye sahipmiş, yazısında sık sık dile getiriyor) DİASPORADAN İSTEKLERİNİ SIRALAMAKTAN geri durmuyorlar.  

 

HİRANT DİNK YAZMAYA DEVAM EDİYOR  …/…

 

Ermeni kimliğini analiz ederken "İslam" ve "Türk" olgularının bu kimlik üzerinde oynadığı rolün hakkını teslim etmek gerekir. 
Sonuçta Ermeniler'in bin yılı aşkın süre İslamla ve Türklerle yaşanmış bir biraradalığı mevcuttur. 
Öyle ki, Ermenileri Batılı Hıristiyanlar'dan ayıran önemli özelliklerden biri, onların öteden beri İslamlarla birlikte yaşamış olmalarıdır. Batılı Hıristiyanlar daha ziyade Hıristiyan-Hıristiyan'a yaşarken, Ermeniler çoğu kez İslamlarla yan yana, kimi zaman da iç içe yaşayarak farklı bir deneyimin sahibi olmuşlardır. 
Bugünün güncel tartışmalarında çok söylenegeldiği gibi Avrupalı Hristiyanlar, Müslümanlar'ın da içinde yer aldığı çok kültürlü bir yaşam biçimine henüz yeni yeni adapte olurken, Ermeniler Doğudaki Hıristiyan milletler gibi (Süryaniler, Keldaniler v.s) bu realiteyi iyi ve kötü yönleriyle uzun süre yaşamışlardır. 
Dolayısıyla asırlar süren bu İslamla biraradalığın Ermeni kimliğinin şekillenmesinde de yadsınamaz bir rolü elbette olacaktır ancak Ermeni kimliğinin bugünkü yapısını şekillendiren ve Ermeni kimliğinde bir tür kanserojen tümör işlevi gören asıl etken "Türk" olgusudur.

…/…


(( Lütfen dikkat ediniz! Hirant Dink,  Türk – İslam olgusunun( ADALET; YAŞAMA HAKKI VERME;ÇALIŞMA VE DİN HÜRRİYETİ SAĞLAMA) Ermeni kimliği üzerindeki etkisini kabul etmiş gibi görünse de ““ Ermeni kimliğinin bugünkü yapısını şekillendiren ve Ermeni kimliğinde bir tür kanserojen tümör işlevi gören asıl etken "Türk" olgusudur””, demekten da kendisini alamamaktadır. Türk olmayı KANSERLİ BİR TÜMÖR olarak algılamaktadır. YAZIK.. ÇOK YAZIK….

OYSA 1-

Devlete Bağlılık. :

Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları olarak, Türk Devletine vatandaşlık bağı ile bağlı bulunmak sayesinde « Türk » üz ve « Türk vatandaşı » yız. Bu bakımdan, aramızdaki diğer bütün farklılıklar ve demokratik görüş ayrılıkları ne olursa olsun, hepimiz Milli Beraberlik halinde Türk Devletine bağlı olmak ve Türk Devletinin varlığını savunmak ve korumak görevindeyiz.

     Vatandaşlık bağı ve Türk’lüğümüzle ilgili olarak Anayasamızın  66. Maddesinde şöyle denilmektedir.

Anayasa, Madde 66 —: Türk Devletine Vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türktür.

   OYSA 2-

     Orhan Gazi Bursa’yı fethettikten sonra Ermenilerin ruhani liderlerini Bursa’ya yerleştirmiştir.

1451 yılında Fatih Sultan Mehmet, Ermeni Arşovek Hovakim(Joachim) Yebiskopus’u ziyaret edip İstanbul’u fethedince kendisini cemaati ile birlikte oraya nakledip Patrik yapacağını bildirmiştir. Hovakim’ e 10 yıl önce verdiği sözü tutan Fatih Sultan Mehmet, 1461 yılında Samatya daki Sulu Manastır da ( Surp Kevork ) Ermeni Patrikhanesini kurdurmuş ve Hovakim’i Patrik ilan etmiştir. 1475 yılında fethedilen Kefe’ den ve 1479’larda Anadolu’nun çeşitli yerlerinden Ermeniler İstanbul’a getirilmiş ve yerleştirilmiştir.Yavuz Sultan Selim ve Kanuni Sultan Süleyman zamanında da yapılan fetihlerde bütün Ermeniler Osmanlı Hakimiyetine girmiş ve bir çok aile ile sanatkar Ermeniler İstanbul’a yerleştirilmiştir.

Öyleki XIX.ncu yüzyıl başlarına gelindiğin de İstanbul’ daki ermeni nüfusu 150.000 sayısına ulaşmıştır. Dünyanın en kalabalık Ermeni nüfusu olan şehri İstanbul olmustur.

            Tehcir (yer değiştirme) meselesini her zaman ve her yerde çarpıtarak dile getiren Ermeni yazarları, Osmanlı’nın bu gönüllü İskan Projesinden hiç bahsetmezler.

    NE ACIDIR Kİ, ERMENİ DİASPORASI VE ONLARIN EMRİNDEKİ YAZANLAR, ÇİZENLER  BU GÜN YAŞADIĞIMIZ AYRILIKÇI TUTUM VE DAVRANIŞLARIN TEMEL SORUMLUSU OLDUKLARINI USTACA GİZLEMEKTEDİRLER.

Sonra 301. maddeden yargılanmaları söz konusu olunca AVRUPALI EFENDİLERİNİN arkasına sığınarak kurtulmaya çalışmakta, kurtulamayacağını anlayınca da bu ülkede yaşayan 70 milyon Türk İnsanına hakaret saydığım” BU ÜLKEDE YAŞANMAZ , GİDER AMERİKAYA, AVRUPAYA YERLEŞİRİM SÖZLERİNİ UTANMAZCA SARF EDECEK KADAR İLERİ GİDERLER..

 

HİRANT DİNK YAZMAYA DEVAM EDİYOR  …/…

 
Ermeni'nin ve Türk'ün birbirleriyle ilişkileri ve birbirlerinden etkileşimleri öyle iki kelimeyle geçiştirilecek bir sıradanlıkta değildir. Asırlar süren ilişkilerde birbirinden alınan o kadar çok iyi ve kötü kimlik donanımları söz konusudur ki, kimi zaman davranış biçimlerinde birini diğerinden ayırmak hayli güçtür. 
Yaşanılan birliktelik öylesine derindir ki bu birlikteliğin bozuluşunu ihanet olarak tanımlamak her iki tarafın da kullandığı karşılıklı bir argümandır. Ermeni milletini Sadık millet olarak adlandıran ancak daha sonra ihanet ettiklerini iddia eden Türk görüşü karşısında, Ermeniler 1915'te yaşananları salt bir halkın topluca imhası olarak yorumlamaz, bunun aynı zamanda asırlar süren ilişkiye ihaneti de içinde barındırdığını belirtirler. 
Türk-Ermeni ilişkisinin günümüzde geldiği nokta ise şudur: Ermeniler ve Türkler birbirlerine bakışlarında klinik iki vaka durumundadırlar. Ermeniler travmalarıyla, Türkler de paranoyalarıyla. 
İçinde debelendikleri bu sağlıksız halden kurtulmadıkça -Türkler belki değil ama- Ermeniler'in kendi kimliklerini sağlıklı şekilde yeniden yapılandırmaları mümkün gözükmemektedir. 
Özellikle Türkler 1915'e bakışlarında empatik bir yaklaşıma girmedikçe Ermeni kimliğinin sancılı kıvranışı devam edecektir.

Sonuçta görülüyor ki işte "Türk" Ermeni kimliğinin hem zehiri, hem de panzehiridir. 
Asıl önemli sorun ise Ermeni'nin kimliğindeki bu Türk'ten kurtulup kurtulamayacağıdır


…/…


   (( Lütfen dikkat ediniz! Hirant Dink,  Ermeni milletini Sadık millet olarak adlandıran ancak daha sonra ihanet ettiklerini iddia eden Türk görüşü karşısında, Ermeniler 1915'te yaşananları salt bir halkın topluca imhası olarak yorumlamaz, bunun aynı zamanda asırlar süren ilişkiye ihaneti de içinde barındırdığını belirtirler.””, diyor... Aklı fikri Ermenilerin soykırıma uğradığı inancına hemde SALT BİR HALKIN TOPLUCA İMHASI ifadesini kullanıyor.. Hirant Dink’in bu ifadelerine Ermenilerin dünyaca ünlü tarihçisi ARAKAEL BABAKHAHAN’ın söylediklerini yazarak cevaplayacağım..

Ermeni tarihçi Leo ( Arakel Babakhanan) Osmanlı Hükümetinin çıkardığı tehcir kanunu için," OSMANLI DEVLETİ, Rus kışkırtmalarına kapılarak ve Rus silahlarına güvenerek karışıklıklar ve isyanlar çıkaran Ermeni Komiteleri karşısında kendi varlığını koruma hakkını kullanmıştır." demiştir.

Bir Ermeni tarihçi, yalana ve ihanete kaçmadan gerçeği dile getirebiliyor.

Gönlüm isterdi ki Türkiye Cumhuriyeti Vatandaşı olan Hirant Dink’in de Ermeni Tarihçi Leo kadar cesaretli olup, yaratılan yalanları değil, gerçeği  dile getirmeyi görev olarak saymalı ve Anayasa da yüklenen vatandaşlık görevini iyi yapmalıydı.. Yazdıklarında Kendini Türk saymadığı açıkça belli olan Biz Türklerden başkaları gibi bahseden Hirant Dink, asıl sorun olarak gördüğü “TÜRKTEN KURTULMAK”I şu ifadelere taşımıştır.

“““ Sonuçta görülüyor ki işte "Türk" Ermeni kimliğinin hem zehiri, hem de panzehiridir.

Asıl önemli sorun ise Ermeni'nin kimliğindeki bu Türk'ten kurtulup kurtulamayacağıdır”””

 

OYSA 3-

LOZAN ANLAŞMASINDA AZINLIKLARAŞAĞIDAKİ GİBİ TANINMIŞ VE TÜRK SAYILMIŞLARDIR.

AZINLIKLAR

 

AZINLIK :

Rum, Ermeni ve Yahudiler Azınlık olarak tanımlanmıştır.

 HUKUK :

Azınlıkların kendi cemaat hukuklarının geçerli olduğu belirtilmiştir. (1926 yılında Laik nitelikli Medeni Kanun kabul edilince bu ayrıcalık ortadan kalkmıştır.)

 EĞİTİM :

Azınlıklara kendi eğitim kurumlarını kurup işletme hakkı tanınmıştır. (Türkiye, 3 Mart 1924 tarihinde kabul ettiği “Tevhid-i Tedrisat Kanunu” ile azınlık okulları , planlama, uygulama ve denetim açısından Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlamıştır.)

 DİN :

Azınlıklara Türk kanunlarına aykırı olmamak şartıyla her türlü dinsel özgürlük tanınmıştır.

     Birinci Dünya Savaşı'na son veren barış antlaşmalarında azınlıkların himayesine ait hükümler mevcuttur. Lozan Barış Antlaşması'nın bu hususla ilgili hükümleri incelendiğinde, azınlıklar bir ayrıcalığa sahip olmamışlardır. Türk tebaasından sayılan gayri Müslimlerin kanun ve hukuk düzeni önünde eşitliği söz konusu olmuştur. Antlaşmanın 42. maddesi ile gayrimüslim azınlıklar yararına olarak kabul edilen şahsi haklar ile aile hakları, Medeni Kanunumuzun yürürlüğe girmesi ile önem ve anlamını yitirmiştir. Böylece Patrikhanelerin dünya işlerinde ve azınlıkların şahsi muamelelerinde hiç bir yetkileri kalmamıştır.

      HİRANT DİNK, NE ACIDIR Kİ, HALA KENDİNİ TÜRK SAYMAMIŞ, TÜRKİYE CUMHURİYETİ VATANDAŞI SAYMAMIŞ, TÜRKTEN KURTULMAYI AMAÇ EDİNMİŞTİR. OYSA ERMENİLERİN, OSMANLI PADİŞAHI FATİH SULTAN MEHMET LE BAŞLAYAN KAZANIMLARINI, VERİLEN HAK VE ÖZGÜRLÜKLERİ, YAŞADIKLARI VATANA İHANET EDEREK, ÖLDÜRMEYE HER GÜN KARŞILAŞTIĞI KOMŞUSUNDAN BAŞLAYAN DEVLET ARŞİVLERİNDEKİ BU GERÇEKLERLE YÜZLEŞMEKTEN KORKAN DİASPORAYLA AYNİ DÜŞÜNCEYİ PAYLAŞARAK BİRLİKTE HAREKET  EDEN TÜRK OLMAKTAN NEFRET EDEN VE TÜRKTEN KURTULMAYA ÇALIŞAN HİRANT DİNK, HİÇ DÜŞÜNMÜŞMÜ ACABA  LOZANDA BU HAKLARDA VERİLMESEYDİ NE OLACAKTI.. O ZAMANADA BUNU İSTEYEBİLECEKMİYDİ…. ŞAŞILACAK ŞEY…

 

HİRANT DİNK YAZMAYA DEVAM EDİYOR  …/…

 

Türk'ten kurtulmak 
30 Ocak 2004 
Ermeni kimliğinin "Türk"ten azad olmasının görünür iki yolu var. Bunlardan biri, Türkiye'nin (devlet ve toplum olarak) Ermeni ulusuna karşı empatik bir tutum içine girmesi ve nihayetinde Ermeni ulusunun acısını paylaştığını belli edecek bir anlayış sergilemesidir. 
Bu tutum hemen olmasa da, zaman içinde "Türk" unsurunun Ermeni kimliğinden uzaklaşmasına yol açabilir. 
Ne var ki bu şıkkın gerçekleşmesi şimdilik zor bir olasılık. 
İkinci yol ise bizzat Ermeni'nin "Türk"ün etkisini kendi kimliğinden atması. 
İlkine göre bu ikincisi, daha bir kendi iradesi ve inisiyatifine bağlı olduğundan, gerçekleşme ihtimali daha fazla. 
Esas olarak tercih edilmesi gereken yol da budur.


(( Lütfen dikkat ediniz! Hirant Dink, 1915 YILINDAKİ OLAYLARDA SADECE ERMENİ ULUSUNUN ACISI VARMIŞ GİBİ GÖSTERMEYE NE KADAR DİKKAT ETMİŞ..ERMENİ ÇETELERİNİN KATLETTİĞİ BİNLERCE MASUM MÜSLÜMAN TÜRK HALKINI UNUTMUŞ YADA İŞİNE ÖYLE GELMİŞ OLMALI…HİÇ AĞRI’YI KARS’I, ERZURUMU, MALATYAYI, ERZİNCANI, VAN İLİNİ GEZMEMİŞ ANLAŞILAN.BU GÜN BİLE HALA ERMENİLERİN KATLETTİĞİ TÜRKLERİN TOPLU MEZARLARI BULUNMAKTA VE AÇILMAKTADIR.. 

Oysa çıkartılan Tehcir Kanununda sadece Ermeniler değil o bölgede yaşayan ve karışıklık çıkartan herkes (Türkmeni, Lazı, Kürdü, Ermenisi, her kim varsa ayrım yapılmaksızın ) sürgüne gönderilmişti. Bu gerçeği değiştirme şansları olmadığı halde böylesine tuzak dolu cümle ve yaklaşımları seçerek *** İkinci yol ise bizzat Ermeni'nin "Türk"ün etkisini kendi kimliğinden atması.***Türk olmaktan nefretini açıkça dile getirmesini anlamak mümkün değildir. Eğer Avrupa Birliği ülkelerinin yasalarında  “““Fransa da yapılan gibi Ermeni Soykırımı Yoktur diyenleri hapse atmak için çıkan yasa””” bunu sağlarlarsa Hiç Şüphem Yokki… BİZ TÜRKİYE CUMHURİYETİ VATANDAŞI DEĞİLİZ diye de haykıracaklardır…

 

 

HİRANT DİNK YAZMAYA DEVAM EDİYOR  …/…

 


Ermeni dünyasının bunu nasıl başarabileceği ise tamamıyla mevcut duruma yeni bir anlayışla bakabilmesiyle ilişkilidir. 
1915'e bakmak örneğin... 
Ermeni dünyası yaşadığı tarihi dramın gerçekliğinin farkındadır ve bu gerçeklik bugün dünya ülkelerinin ya da Türkiye'nin kabul edip etmemesiyle değişecek değildir. Onlar kabul etmese de Ermeni ulusunun vicdanında olan bitenin adı başından beri kazınmıştır. Dolayısıyla Dünya'dan ne de Türkiye'den bu gerçekliğin tanınmasını beklemek Ermeni dünyasının yegane hedefi olamaz. 
Gayrı herkesi kendi vicdansızlığıyla baş başa bırakma zamanı gelip de geçmiştir. 
Bu gerçekliği kabul edip etmemek esasen herkesin kendi vicdani sorunudur, bu vicdan da temelini bizatihi insanlık denilen ortaklığımızdan -"İnsan" kimliğimizden- alır. 
Dolayısıyla gerçeği kabul edenler, asıl olarak kendi insanlıklarını arındırırlar. 
Ermeni kimliğinin sağlığını Fransız'ın, Alman'ın, Amerikalı'nın ve ille de Türk'ün soykırımı kabul edip etmemesine endeksli bir durumda bırakmak, Ermeni dünyasının artık terk etmesi gereken bir hatadır. Gayrı bu hatadan uzaklaşmanın ve "Türk"ü Ermeni kimliğindeki bu etkin rolünden ötelemenin zamanı gelip de geçmiştir. 
Ermeni kimliğinin çektiği bunca sancı artık yeterlidir, sancıyı bundan böyle biraz da insanlık denen âleme terk etmek gerekir.


…/…

 

(( Lütfen dikkat ediniz! Hirant Dink, 1915 YILINDA OLAN VE ERMENİ ÇETELERİN BAŞLATTIKLARI OLAYLARIN TARİHİ GERÇEKLERİ ELİNİN TERSİYLE BİR KENARA İTMİŞ ***1915'e bakmak örneğin... Ermeni dünyası yaşadığı tarihi dramın gerçekliğinin farkındadır ve bu gerçeklik bugün dünya ülkelerinin ya da Türkiye'nin kabul edip etmemesiyle değişecek değildir. Onlar kabul etmese de Ermeni ulusunun vicdanında olan bitenin adı başından beri kazınmıştır.    *** diyerek  ERMENİLERİN MASUM, BİZ TÜRKLERİN İSE SUÇLU OLDUĞUNU KELİME OYUNUYLA ANLATIYOR AKLI SIRA.. BU KADARINADA PES YAHU.. BU KADARINA DA PES…ERMENİ ULUSUNUN VİCDANINDADEDELERİ TARAFINDAN KATLEDİLEN YÜZBİNLERCE TÜRKÜN YERİ  HİÇ OLMAMIŞ ANLAŞILAN..

Biraz da Tarihi gerçeklere bakalım ha ? Ne dersiniz?

ERMENİ İSYANLARI

İlk isyan hareketi: 1890 yılındaki Erzurum İsyanıdır.

Diğer isyanlar:     1890 yılındaki Kumkapı gösterisidir.

                             1894 yılındaki birinci Sasun İsyanı.

                             1895 yılındaki Bab-ı Ali gösterisi ve Zeytin İsyanı.

                             1896 yılındaki Van İsyanı  Osmanlı Bankası işgali.

                             1903 yılındaki İkinci Sasun İsyanı.

                             1905 yılındaki Sultan Abdülhamid'e suikast girişimi

                             1909 yılındaki Adana isyanı.

Bütün bu isyanları çıkaran Ermeni Komiteleri, Batı ülkeleri ve Hristiyan Kamuoyuna bu olayları "Türkler bizi katlediyor" şeklinde ters çevirerek aktarmışlardır. Gerçekte ise Ermeniler Türkleri katlediyordu. Yıllarca bir arada yaşamış komşu saydığı kişilerin bir anda silahla karşısına çıkmasını şaka sanan pek çok Türk katledilmiş ve öldürülmüştür.

     *İstanbul' daki Ermeni Patriği 6 Aralık 1876 yılındaki İngiliz Büyükelçisi ELLİOT' a " ....eğer Avrupa'nın bu işe müdahalesi ve dikkatinin çekilmesi için ihtilal ve isyan çıkarmak lazımsa, bunu hemen yapabiliriz " demiştir. BU KAYITLAR İNGİLTERE DEVLET ARŞİVLERİNDE MEVCUTTUR.

 

     *Yine İstanbul' daki İngiliz Büyükelçisi CURRİE, 28 Mart 1894 tarihinde İngiliz Dışişlerine şu raporu göndermiştir." Ermeni ihtilalcilerin hedefi karışıklıklar çıkararak Osmanlıların karşılık vermesini temin etmek ve böylece yabancı ülkelerin müdahale etmesini sağlamaktır." BU KAYITLAR İNGİLTERE DEVLET ARŞİVLERİNDE MEVCUTTUR.

 

      *Ermenilerin 1894 Sasun ve 1895 Bab-ı Ali gösteri ve isyanlarının tertipçisi ve bunları Avrupa basınına yansıtığı için Demir Patrik ünvanıyla anılan Patrik İzmirliyan, görüştüğü Avrupalı gazeteci Georges Coulis'a şöyle bir beyanatta bulunmuştur. " Biz umutsuz milletlerdeniz. Bütün vasıtalara müracaat ederek savaşıyoruz, bu arada bazen suçsuz kimselerde zarar görüyorlarsa da, bunun önemi yok." BU KAYITLAR O TARİHTE AVRUPADA YAYINLANAN GAZETELERİN ARŞİVLERİNDE MEVCUTTUR.

            Görülüyor ki, Ermenilerin bunca kışkırtmayı Osmanlıların karşılık vermesini sağlamak ve batılı devletlerin yardımıyla, Selçuklular döneminden beri 1000 yıldır Türk toprakları olan yerlerde kendi vatanlarını kurmak gibi büyük bir hayali taşımaktadırlar.

            Ermeni zulümleri hakkında yabancılar tarafından yazılanlar,

            *Rus ordusunda görevli bir subay olan RAFAEL DE NOGALES Ermeni zulmü hakkında şunları yazmıştır. " Çarpışmalar fiilen başlayınca meclisteki Erzurum mebusu Garo Pasdermichan       ( Pastırmacıyan) ile üçüncü ordudaki bütün Ermeni Subay ve Askerler öte tarafa Rusya'ya geçti. Kısa süre sonra geri dönerek, köyleri yakmaya, ellerine geçen bütün masum müslümanları insafsız şekilde kılıçtan geçirmeye başladı." BU KAYITLAR RUSYA DEVLET ARŞİVLERİNDE MEVCUTTUR.

            **CLAİR PRİCE ve FELİX VALYİ isimli yazarlar Van sehrimiz için şunu yazmışlardır. " Gönüllü çeteler nisan ayı sonunda Van'ı işgal ettiler ve Türk halkını katliama tabi tuttuktan sonra 6 Mayıs günü Van eyaletini Müslümanlardan temizlenmiş olarak Rus kuvvetlerine teslim ettiler. BU KAYITLAR AMERİKA DEVLET ARŞİVLERİNDE MEVCUTTUR.

            ***New York Herald gazetesi muhabiri SİDNEY WHİTMAN Erzurum' daki İngiliz Konsolosu GRAVES'e şu soruyu sormuştur."Eğer bu memlekete hiç bir Ermeni Komitecisi gelmemiş olsaydı ve Ermenileri isyana kışkırtmasaydı, bu çarpışmalar olurmuydu?" Graves'in cevabı "Tabiki hayır. sanmam ki bir tek Ermeni öldürülmüş olsun." demiştir. BU KAYITLAR AMERİKA DEVLET ARŞİVLERİNDE MEVCUTTUR.

 

    *Yine Van'daki İngiliz Konsolos Yardımcısı WİLLİAMS, 4 Mart 1896 tarihli yazısında " Taşnak ve Hınçak'ların kendi vatandaşlarını terörize ettiklerini, aşırılık ve çılgınlıklarıyla halkı kışkırttıklarını reform çabalarını felce uğrattıklarını ve bütün Anadolu'da olup bitenlerden İşlenen cinayetlerden Ermeni Komitelerinin sorumlu olduğunu belirtmiştir.  BU KAYITLAR İNGİLTERE DEVLET ARŞİVLERİNDE MEVCUTTUR.

 

    *Amerika'da yayınlanan  Ermeni gazetesi GOÇNAK'ın 24 Mayıs 1915 tarihli nüshasında Ermenilerin Kendi katliamlarını onaylayan şu cümle vardır." Van'da yalnızca 1500 Türk kaldı."Katliamı Ermeniler yapmıştır ve gerçeği kendileri itiraf etmiştir.

BU KAYITLAR AMERİKA DEVLET ARŞİVLERİNDE MEVCUTTUR.

 

     BUNLAR SADECE BİR KAÇ BELGE VE HEPSİ TÜRKİYE CUMHURİYETİ DEVLET ARŞİVLERİNDEDE MEVCUTTUR. BÜTÜN BU GERÇEKLER IŞIĞINDA BİLE YALAN VE HİLEYE SARILMAK VE TOPLUMDA ONARILMASI ZOR YARALARI KAŞIMAK VE BU DURUMDAN NEMALANMAYI FAYDA SAĞLAMAYI UMMAK NE KADAR YAKIŞIKSIZ VE TUTARSIZ DAVRANIŞ BİÇİMİ DEĞİLMİ. HİRANT DİNK, BU YAZDIKLARINDA SAMİMİ İDİYSE ELİNİN TERSİYLE BİR KENARA İTTİĞİ TARİHİ GERÇEKLERİ HANGİ GÖZLE GÖRDÜ ACABA?

Tarihin değişmez gerçeklerinden bir bölüm daha…

TEHCİR KARARI VE TATBİKATI

            Birinci dünya savaşının başlaması ve Osmanlı Devleti'nin Almanya'nın yanında savaşa girmesi Ermeniler tarafından büyük bir fırsat olarak görülmüştür. Rusların desteğini arkasına alan Taşnak ve Hınçak komiteleri Ermenileri isyana teşvik eden talimatlar yayınlamışlardır.

            TAŞNAK KOMİTESİ TALİMATI .: Ruslar sınırı geçtiklerinde ve Osmanlı orduları geri çekilmeye başladıklarında her yerde isyanlar çıkarılmalı ve Osmanlı orduları bu suretle iki ateş arasına alınmalıdır. Osmanlı ordularının ilerlemesi halinde ise, Ermeni askerler silahları ile birlikte kıtalarını terk edecek ve çeteler teşkil edip Ruslarla birleşeceklerdir.

            HINÇAK KOMİTESİ TALİMATI .: Komite bütün gücüyle mücadeleye katılarak İtilaf Devletlerinin ve özellikle Rusya'nın müttefik sıfatıyla Ermenistan, Kilikya, Kafkasya ve Azerbeycan'da zaferi temin için her türlü vasıta ile İtilaf Devletlerine yardım edilecektir.

            Bu talimatlarla verilen emirler fazlası ile yerine getirilmiştir. Yıllardır Ermeni ve Misyoner okul ve kiliselerinde saklanan silahlar ortaya çıkarılmış ve komitecilere dağıtılmıştır.Bundan sonra askerlik şubeleri basılarak silahlara el konmuş ve çeteler silahlandırılmıştır. Silahlanan çeteler, Komitelerin " Kurtulmak istiyorsan önce komşunu öldür." talimatı üzerine, erkekleri cephede olduğu için savunmasız kalan Türk şehir,  kasabala ve köylerine saldırarak katliama girişmişlerdir. Ayrıca Türk birliklerinin harekatını engellemişlerdir. Türk birliklerini arkadan vurmuşlar, yaralı askerleri pusuya düşürmüşler ve öldürmüşlerdir. Köprü ve yolları tahrip etmişler ve Rus işgalini kolaylaştırmışlardır.

            Rus kuvvetlerinin saflarındaki Ermeni gönüllü alaylarının yaptıkları zulüm okadar ağır olmuştur ki, Rus komutanlığı bazı Ermeni gönüllü birliklerini cepheden uzaklaştırmak zorunda kalmıştır.

            Bu Komiteler din adamlarının etkisi ile 1890 yılından itibaren sayısız cinayetler işlenmiştir. 1896 yılında bu isyan ve Patrikhanelerin menfi faaliyetlerine set çekmek için Sultan Abdülhamit bir uzlaşma teklif etmiş ve bu işle Hariciye Nezareti müşteşarı olan Ermeni Artin Dadyan paşayla yeğeni Dertad Dadyan ve Vagınak Acemyan'ı görevlendirip Cenevre'ye göndermiştir. Asıl amaçları ıslahat değil Ermenistan'ın bağımsızlığı olan Ermeni Komiteleri TAŞNAKSUTYUN kanadı aracılığıyla uzlaşma tekliflerini hemen red etmişlerdir. Bunun sonucunda Tehcir kanunu uygulamaya konmuştur.

            Daha pek çok katliamlar var yabancı yazarların yazdığı. Ama sanırım yukarıda yazılanlar bile Tehcir kararının ne kadar haklı olduğunu göstermek için yeterlidir.

            Osmanlı Devleti ise, bu isyanlara karşı her devletin yapacağını yapmış ve isyanları bastırmak için asilerin, çetelerin üstüne kuvvet göndermiştir. Ermeniler ise bastırılan her isyanı sanki Ermeni katliamı yapılıyormuş gibi dış dünyaya yansıtmışlardır.

            Bütün bu olumsuzluklar ve Türklerin katledilmesi sonucu Osmanlı Hükümeti Ermeni cemaatinin önde gelenlerini çağırarak Türkler'e yapılan katliamların durdurulmaması ve devam etmesi halinde tedbir alacağını bildirmiştir. Bu bildirim netice vermeyince 24 Nisan 1915 Ermeni Komitelerini kapatmış ve yöneticilerinden 235 kişiyi devlet aleyhinde faaliyette bulunmak suçundan tutuklanmıştır.

            Ermenilerin her yıl katliam yıl dönümü diye andıkları 24 Nisan tarihi, devletine ihanet etmiş 235 Ermeni anarşiştin tutuklandığı tarihtir.

            Osmanlı Hükümeti maruz kaldığı büyük iç ve dış tehlikeyi atlatmak için, benzer tehlikelerle karşılaşan ülkelerin almakta tereddüt etmeyeceğibir tedbire başvurarak Ermenileri daha güneydeki Osmanlı topraklarına Suriye'ye nakletmiştir.Bununla ilgili "Sevk ve İskan Kanunu" 14 Mayıs 1333 (27 Mayıs 1915) tarihlidir. 1 Haziran 1915 tarihli Takvim-i Vekai gazetesinde yayınlanmıştır.

Bu kanun için Ermenilerin dünyaca ünlü tarihçisinin söylediği söze dikkat ediniz.

            Ermeni tarihçi Leo ( Arakel Babakhanan) Osmanlı Hükümetinin çıkardığı tehcir kanunu için," OSMANLI DEVLETİ, Rus kışkırtmalarına  kapılarak ve Rus silahlarına güvenerek karışıklıklar ve isyanlar çıkaran Ermeni Komiteleri karşısında kendi varlığını koruma hakkını kullanmıştır." demiştir.

Bir Ermeni tarihçi, yalana ve ihanete kaçmadan gerçeği dile getirebiliyor.

 

(( Lütfen dikkat ediniz! Hirant Dink,her ne kadar yazısında *** Ermeni dünyası yaşadığı tarihi dramın gerçekliğinin farkındadır ve bu gerçeklik bugün dünya ülkelerinin ya da Türkiye'nin kabul edip etmemesiyle değişecek değildir. Onlar kabul etmese de Ermeni ulusunun vicdanında olan bitenin adı başından beri kazınmıştır. Dolayısıyla Dünya'dan ne de Türkiye'den bu gerçekliğin tanınmasını beklemek Ermeni dünyasının yegane hedefi olamaz. 
Gayrı herkesi kendi vicdansızlığıyla baş başa bırakma zamanı gelip de geçmiştir. Bu gerçekliği kabul edip etmemek esasen herkesin kendi vicdani sorunudur, bu vicdan da temelini bizatihi insanlık denilen ortaklığımızdan -"İnsan" kimliğimizden- alır. *** Ermeni ulusunun vicdanında olan bitenin yer alan şeklinin soykırım olduğundan bahsetse de bu tarihi gerçekleri örtme şansını asla ve asla bulamamıştır. Onu izleyenlerde bulamayacaklardır. Neden mi? Bir tek vicdan Ermenilerde mi var sanıyorsunuz? *** Gayrı herkesi kendi vicdansızlığıyla baş başa bırakma zamanı gelip de geçmiştir. *** Yazının tamamında Türk Ulusunu vicdansızlıkla suçlayacaksın “herkesi derken bile biz Türkleri kastedeceksin” ama tarihin tozlu sayfalarında ki gerçekleri görmemezlikten geleceksin.. Keşke bu saldırıyı yaşamasaydın da karşı karşıya geçip seninle televizyon kanallarında bu cümlelerini tartışsaydık.
 

HİRANT DİNK YAZMAYA DEVAM EDİYOR  …/…

 

Kimliksel dinginliğini "Türk"ün olumsuz ve kayıtsız varlığına kilitleyen Ermeni dünyasının, tüm ortak performansını dünya üzerinden "Türk"e baskı uygulamaya ve soykırımı kabul ettirmeye ayırması, ne yazık ki kimliğin uyanışını erteleyen koca bir zaman kaybından başka bir şey değildir. 
Ermeni dünyası, kimliğinin geleceğine bundan böyle, öylesi kavramlar yüklemelidir ki bu kavramlar bu ulusun körelmiş üretim yeteneğini tekrar fişekleşebilecek iticilikte olsun. 
İşte bu nedenle, "Kendi acısını sırtlayacak ve gerekirse mahşere kadar da onuruyla kendisi taşıyacak" bir anlayışı Ermeni kimliğine hakim kılmak en temel yönelim olmalıdır. 
Aksi durumda Ermeni dünyası kendini başkalarının gerçeği kabul edip etmeme insafına zincirlemiş olur ki... 
Bu da gerçek tutsaklığın ta kendisidir.


…/…

 

(( Lütfen dikkat ediniz! Hirant Dink,Ermenilerin kimlik uyanışını unutmuş olmasını da biz Türklerin üzerine yıkıyor. Yargılanıp altı ay ceza aldıktan sonra CEZASI ERTELENEN DİNK GEREKİRSE TÜRKİYEDEN AYRILACAĞIM, diye açıklama yapmıştı. ÜLKEMDEN AYRILACAĞIM DEMEDİ..

***, "Kendi acısını sırtlayacak ve gerekirse mahşere kadar da onuruyla kendisi taşıyacak" bir anlayışı Ermeni kimliğine hakim kılmak en temel yönelim olmalıdır. *** diye yazarak da Kendini Ermeni kimliğinin hakim olmasına adamış olması kendisinin inancı ve yaşam biçimi açısından haklı gösterebilir ama TÜRKİYE CUMHURİYETİ VATANDAŞI OLARAK böyle bir olguyu hayata geçirmek için çalışması başta ANAYASAMIZA AYKIRI, DEVLETİN BÖLÜNMEZ BÜTÜNLÜĞÜNE AYKIRI bir olgu halini alıyor.

***, " Kimliksel dinginliğini "Türk"ün olumsuz ve kayıtsız varlığına kilitleyen Ermeni dünyasının….DİYE BAŞLAYIP ……Ermeni kimliğine hakim kılmak en temel yönelim olmalıdır. *** diye sona eren cümlede ERMENİ KİMLİĞİNİ İSTANBULDAMI, TÜRKİYE’DEMİ HAKİM KILMAK EN TEMEL YÖNELİM OLMALI acaba? Yazdıklarının yorumunu yavaş yavaş yaptıkça insanın tüyleri diken diken oluyor ve Padişah II.Abdülhamit’in Ermeni İsyanları için söyledikleri gözümün önüne geliveriyor….

 

PADİŞAH II. ABDÜLHAMİT'İN ERMENİ İSYANLARI İÇİN SÖYLEDİKLERİ

 

            Ermeniler harici tesirlerle isyana sürüklenmişlerdir. Tabiatları itibarıyla çekingen ve dünya nimetlerine düşkün olan Ermenilerin isyana karar vermeleri için, bu işin bir evveliyatı olması lazımdır. Ermeni hareketinde tertip olmadığını söylemek gülünç olur. Bu hareket Merzifon'daki dini mektebin 1826 yılında kurulmasından sonra başlamıştır. Bu mektebi bitirenler Ermenileri bir millet halinde birleştirmek gayesiyle komiteler teşkil etmişlerdir. Atina'daki İnkılapçı Ermeni Komitesinin memleketimizde bir isyan çıkarmayı kararlaştırdığı tesbit edilmiştir.(1891) Bundan sonra ikinci derece komiteler olan Andon Redschuri'ler her tarafta teşekkül etmeye başlamıştır.1882 senesi noelinde bütün Ermeni kiliselerinde Ermenileri açıktan isyana davet eden ilanlar yapılmıştır. O ZAMAN ONLARA KARŞI GÖSTERDİĞİMİZ SABIR, ACABA HANGİ MEMLEKETTE BULUNABİLİRDİ...?

            Bu sözlere dikkat edilirse; İslam inancıyla bütünleşen Türklük Asaleti tahammül edilmesi en zor durumlarda bile sabır kervanını kalkan olarak kullanmaktan çekinmemiştir. Biz Türklerin Allah’a olan sevgisi, Yunus Emre’nin  “Yaradılanı Hoşgör, Yaradan’dan Ötürü” deyişindeki gibi Türklüğe karşı girişilen yoketme, Türklerin en kutsalı olan vatan topraklarını elinden alma hareketlerine karşı gösterilen sabrı, ne kadar güzel anlatmaktadır.

 

ÇOK YAZIK..ÇOK YAZIK DEMEK GELİYOR İÇİMDEN…..

 

 

HİRANT DİNK YAZMAYA DEVAM EDİYOR  …/…

 

Ermeni dünyasının kendisini "Türk"ten kurtardığında, kimliğinde bir boşluk yaşayacağını ve özellikle de Diaspora Ermenileri'nin kimliksel çözünürlüğünün hız kazanacağını sananlar aldanırlar. 
Ermeni kimliğinde "Türk"ten geriye kalacak boşluğu dolduracak çok daha yaşamsal bir olgu söz konusudur o da bizatihi bağımsız Ermenistan devletinin varlığıdır. 

Bundan onbeş yıl önce var olmayan bu yeni heyecan, artık her türlü etkinin ve etkenin üstünde Ermeni kimliği üzerinde büyük bir rol oynamaya namzettir. 
Ermeni dünyasının geleceğini, bu minik ülkenin gelecekteki refahına ve içinde yaşayanların mutluluğuna endekslemesi aynı zamanda kendi kimliğini rahatsız eden sancılardan kurtuluşunun da bir işareti olacaktır. 
Ermeni kimliğinin "Türk"ten kurtuluşunun yolu gayet basittir: 
"Türk"le uğraşmamak... 
Ermeni kimliğinin yeni cümlelerini arayacağı yeni alan ise artık hazırdır: 
Gayrı Ermenistan'la uğraşmak. 
 

…/…

 

(( Lütfen dikkat ediniz! Hirant Dink, bu bölümde Ermeni Diasporasının KİMLİKSEL ÇÖZÜRLÜĞÜNÜN hız kazanacağını sananlar aldanırlar, derken Ermeni Milliyetçiliğinin çökeceğini düşünenlere BÖYLE BİR ŞEYİN SÖZ KONUSU OLMAYACAĞINI hatırlatıyor.

Ve bizim anlamamız gereken en önemli ipucunu da burada veriyor. Ermeni Diasporasının taleplerinin ki bunlar,

1-      Türkiye’ye soykırımı kabul ettirmek

2-      Toprak, para ve diğer tazminat konu alacaklarını Türkiye’den almak.

3-      Türkiye’de 1915 öncesi yaşayan Ermenilerin torunlarının Türkiye ye dönüşünü sağlamak

Vs.vs

     Ermeni Diasporasının bu istekleri çok cahilce istekler olmasına rağmen, LOZAN ANLAŞMASI ile tarihin tozlu sayfalarında yerini almış SEVR ANLAŞMASINI hala temel alıyorlar. KARS ANLAŞMASINI hiçe sayıyorlar.vs.

     Hirant Dink, *** Ermeni kimliğinin "Türk"ten kurtuluşunun yolu gayet basittir: 
"Türk"le uğraşmamak... 
Ermeni kimliğinin yeni cümlelerini arayacağı yeni alan ise artık hazırdır: 
Gayrı Ermenistan'la uğraşmak. *** diyorsa da kendisinin bile bu söylediğine inanmadığını yazdıklarından anlıyoruz. TÜRKLE UĞRAŞMAYI BIRAKMAKTAN BAHSEDEN KİŞİNİN AŞAĞIDA YAZDIKLARINI OKUYUNCA ŞAŞIRMAMAK ELDE DEĞİLKİ. 
TARİH 13 ŞUBAT 2004 “ERMENİSTANLA TANIŞMAK” BAŞLIĞI ALTINDA  BAKIN NE YAZMIŞ..


Ermenistan'la tanışmak 
13 Şubat 2004 
"Türk"ten boşalacak o zehirli kanın yerini dolduracak temiz kan, Ermeni'nin Ermenistan'la kuracağı asil damarında mevcuttur. 
Yeter ki bu mevcudiyetin farkında olunsun. 
Bu farkındalığın asıl sorumlusu ise Diaspora'ya yayılmış Ermenilerden ziyade Ermenistan yönetimleridir. Ermenistan hükümetlerinin sorumluluklarının bilincinde olmaları ve gereğini yerine getirmeleri aslolandır.

Büyük Türk Milletinin her ferdi Lütfen Dikkat ediniz??? Hirant DİNK, ne diyor ****"Türk"ten boşalacak o zehirli kanın yerini dolduracak temiz kan, Ermeni'nin Ermenistan'la kuracağı asil damarında mevcuttur. ****

    Yukarıda yazdıklarının içinde  gizli olan TÜRK DÜŞMALIĞINI bu kelimelerin içinde artık aleni ve açıkça ifade etmekten çekinmemiş Hirant DİNK.

Okuduğumuz zaman insanın kanı donuyor. Bir Türkiye Cumhuriyeti Vatandaşı olan birinin yazdıkları… Aydın geçinen bir TÜRK. Vatandaşının yazdıkları.

Bu nasıl bir kindir ki anlaşılmaz..

Bu nasıl bir anlayıştır ki, her gün sokakta yürüdüğü insanların kanını zehirli sayan,

Bu nasıl bir inanıştır ki dostum dediği insanları zehirli ve yok edilmesi gerekli gören,

İnanmak istemiyor insan….

Aslında bu andan itibaren yazmak bile içimden gelmiyor.. Ama 600 yıl boyunca Osmanlı İmparatorluğunun şevkatli kollarında KRALLAR gibi yaşayanların torunlarından bazıları hayali senaryolar üreterek kendi ihanetlerini soykırım masalına döndüren ve bu gün üzerinde yaşadıkları TÜRK TOPRAĞINA ve TÜRKLERE  hakareti yasal hale getirme sevdasına düşmüşler.

Böyle düşünenlere cevap vermek ANAYASAMIZIN bana yüklediği  vatandaşlık sorumluluğum olduğunu da biliyorum....AMA BİR YANDANDA İÇİM ACIYOR, SIZLIYOR.. KAHROLUYORUM..

 

HİRANT DİNK YAZMAYA DEVAM EDİYOR  …/…

 

 

   Ne var ki 12 yıllık bağımsızlık döneminde Diaspora ile Ermenistan ilişkilerine bakıldığında, Ermenistan hükümetlerinin henüz bu sorumluluğun bilincine yeterince varmadıkları görülür. Birkaç gösterişli "Pan Armenian Buluşması" dışında işlevsel bir "Diaspora-Ermenistan buluşması" mekanizması dahi kurulamamıştır. 
Ermenistan'ın Diaspora ile ilişkileri bazen Diaspora'nın bazen de Ermenistan'ın inisiyatifinde ağır aksak yürütülmüş, kalıcı ve daha ziyade Ermenistan merkezli bir kurumlaşmaya gidilememiştir.

Oysa Ermenistan'ın çoktan özel ve çok güçlü bir Diaspora Bakanlığı kurmuş olması gerekirdi. Bu bakanlık sayesinde de dünyanın en ücra köşelerine dahi dağılmış ve dağılacak tek Ermeni bireyinin dahi nasıl kucaklanabileceği temel bir kaygıya dönüştürülebilir, sonrasında bu kaygı doğrultusunda hareket edilir ve buna göre projeler geliştirilebilirdi. 
Bunun yapılmamış olması hâlâ büyük bir eksik olarak gözüküyor. Bu kaygısızlığıyla Ermenistan kendisinin ne denli bir ana kök olduğunun farkında değil ki Diasporadakiler'e de bunu hissetirebilsin. 
Bu da gösteriyor ki Ermenistan elbette layık ama Ermenistan yönetimleri henüz Diasporalıya layık değil.

…/…

 

(( Lütfen dikkat ediniz!Bu bölümde Hirant Dink tarafından  eleştirildiği söylenen Ermeni Diasporasının aslında görevini iyi yapmadığı için eleştirdiği açıkça görülüyor. Görevinin en önemli bölümünü "Pan Armenian Buluşması" dışında işlevsel bir "Diaspora-Ermenistan buluşması" gerçekleştiremediğini yazıyor.. Çok özel ve Çok Güçlü bir DİASPORA BAKANLIĞI kurulmamış olmasından da yakınıyor ve bunun eksiklik olduğunu söyleyerek ERMENİSTAN DEVLETİNE bunu da kurun diye adres bile gösteriyor..

Hirant DİNK, Büyük önderimiz ATATÜRK’ün yaptıklarını çok iyi incelemiş. Onun izinden ERMENİSTAN DEVLETİ için yürüdüğü anlaşılıyor. ATATÜRK, her ile çektiği “MÜDAAFAYİ HUKUK CEMİYETİ BAŞKANLIĞINA” başlığını taşıyan telgraflarla olmayan yerlerde bu cemiyetlerin kurulmasını sağlamıştı. O da Ermenistan Devletine Diaspora Bakanlığı kurulmasını öneriyor.

Gönlüm isterdi ki MUSTAFA KEMAL ATATÜRK ü ve onun milliyetçilik anlayışını biraz daha iyi anlasın.

ATATÜRK MİLLİYETÇİLİĞİ NEYMİŞ BİR BAKALIM……

Atatürk Milliyetçiliği

     Cumhuriyetimizin kurucusu Büyük Atatürk, « Milli Egemenlik » prensiplerine dayanan bir Devlet idaresini benimsemek suretiyle, komünist, faşist veya diğer herhangi bir dikta rejimini reddetmiştir.

     Büyük Atatürk, Cumhuriyetimizin, « Türk Vatandaşlığı » sayesinde meydana gelen bir «Milli Beraberlik » şuuruna dayanmasına büyük önem vermiştir. Atatürk, « Türk Devletine Vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkesin Türk » olarak kabul edilmesi esasını, Cumhuriyet ve Milli Beraberliğimizin ana dayanaklarından biri saymıştır. Büyük Atatürk’ün « Ne Mutlu Türküm Diyene! » Vecizesi, bu esasın en değerli biçimde ifadesidir.

     Büyük Atatürk, « halk » ve « Millet » kavramlarının birbirini tamamlayan ve birbirinin aynı olan iki kavram olduğuna inanarak, bu iki kavram dolayısıyla girişilebilecek her türlü bölücü ve yıkıcı görüşleri reddetmiştir. Ayrıca Atatürk, halkımızın ve milletimizin bütün tabakalarıyla birlikte bir bütün olduğuna inanmış, halk ve milletimiz içinde ırk, din, mezhep ve sınıf açısından girişilebilecek bölücülükleri yine reddetmiştir.

     Büyük Atatürk, « Türk Milliyetçiliği » nin benimsenmesini ve benimsetilmesini istemiş ve Türk Milliyetçiliğinin, « Yurtta Barış, Dünyada Barış » prensibine dayanarak güçlendirilmesine önem vermiştir.

     Büyük Atatürk, « din ve vicdan hürriyeti » ile « din ve devlet işlerinin birbirinden ayrı tutulması » prensiplerine dayanan Laiklik prensibine yine büyük önem vererek, Cumhuriyetimizin, bütün vatandaşlarımızın din, vicdan ve ibadet hürriyetlerini garanti altında tutulmasını istemiş ve vatandaşlarımız arasında mezhep kışkırtıcılığı biçiminde ortaya çıkabilecek her türlü yıkıcılığı ve bölücülüğü reddetmiştir. Laiklik prensibine büyük önem veren Atatürk, herkesi dinsiz, Allahsız ve ibadetsiz olmaya zorlayan komünizmi, Laikliğe aykırı bir ideoloji olarak reddetmiştir.

     Büyük Atatürk, karma ekonomi prensibi çerçevesi içinde « Devletçilik » prensibini, devlet ve millet kalkınması esnasında gerekli olan bir prensip olarak değerlendirmiş, ama özel teşebbüs hürriyetini yok ederek kollektivist bir düzen kurmak amacındaki sosyalist ve komünist ideolojileri reddetmiştir.

     Büyük Atatürk, hürriyet, demokrasi, ve medeniyet açısından Devletimize ve Milletimize güç ve imkan kazandıracak olan inkılapçılığı benimsemiş, inkılapçılığın « Milli Beraberlik »gücüne dayanmasına büyük önem vermiş, inkılaplarımızın, bir yandan inkılapları ortadan kaldırmak isteyen görüşlere karşı, bir yandan da, milleti esarete sürüklemek amacındaki «komünist devrimcilik » e karşı korunmasını istemiştir.

     İşte Büyük Atatürk’ün önem verdiği ve titizlikle bağlı olunmasını istediği bütün bu prensipler, hürriyet ve demokrasi esaslarına dayalı Türk Milliyetçiliğinin de ana prensipleridir. Atatürk’ün Türk Milliyetçiliğine kazandırmış bulunduğu bu emsalsiz nitelikler dolayısıyla, hürriyet ve demokrasi prensiplerine dayalı Türk Milliyetçiliğinin, hakikatte hangi çerçeve içinde bulunması gerektiğini anlatmak içindir ki, zaman, zaman « Atatürk Milliyetçiliği » nden söz açmaktayız. Ayrıca, Atatürk’ün Türk Milliyetçiliğine kazandırdığı bu değerli nitelikler dolayısıyla, Atatürk’e olan sevgimiz ve bağlılığımız dolayısıyla da «Atatürk Milliyetçiliği » nden söz açıyoruz.

     « Türk Milliyetçiliği » ve « Atatürk Milliyetçiliği » bu bakımdan, birbirini kucaklayan, birbirini tamamlayan ve birbirini güçlendiren iki kavramdır.

     « Türk Milliyetçiliği » nin « Atatürk Milliyetçiliği » nden  farklı ve üstün olduğunu ileri sürmek, Atatürkçülükle bağdaşmaz. Yine, « Atatürk Milliyetçiliği » ni ileri sürerek « Türk Milliyetçiliği » nden söz açılmamasını istemek, bizzat Atatürk’ün önem verdiği « Türk Milliyetçiliği » anlayışı ile bağdaşmaz.

     Bir yandan hürriyet, demokrasi ve Anayasamızca sağlanan hak ve hürriyetlerden beraberce faydalanacağız, böylece fikir ayrılığı dolayısıyla aramızda tartışacağız, ama bir yandan da, hep beraber muhtaç bulunduğumuz Cumhuriyetimizi, demokrasimizi, ülke ve millet bütünlüğümüzü « Milli Beraberlik» halinde koruyacağız. İşte bu Milli Beraberliği benimsemek ve güçlendirmek sayesinde hepimiz « Türk Milliyetçisi » ve « Atatürk Milliyetçisi » olacağız.

             Ya işte böyle…Kimin kime, neyin neye layık olduğu zaman içinde görülecektir. Keşke bu olay olmasaydı ve bu konuları  karşılıklı oturup tartışabilseydik Hirant DİNK..

 

CİNAYETİN HEMEN ARDINDAN GELİŞEN OLAYLARA BAKTIĞIMIZDA İSE…

Cinayetin işlendiği gün olayın ardından Hirant Dink’in cesedi yerdeyken kızı SERA DİNK inanılmaz bir açıklama yaptı.

““BABAMI VURDULAR. ŞİMDİ KANLARI DAHA MI TEMİZ OLDU? BABAMIN KARŞISINA ÇIKAMADILAR, ARKASINDAN VURDULAR ”””

KIZININ HEMEN ARDINDAN DA Hirant DİNK’in YÜREĞİ ACI DOLU eşi Rackel Dink’te  “““ DEVLET ETEĞİNİN ALTINDAKİ TAŞLARI TEMİZLESİN””” deyiverdi.. 

  Televizyonda duyduğumda inanmak istemedim ama kulaklarım duymuştu.

  Büyük Türk Milletinin her ferdi lütfen dikkat ediniz!!! 

  Düşünebiliyor musunuz?   

 Babası öldürülen genç bir kızın ağzından çıkan kelimelere bakın. “““ ŞİMDİ KANLARI DAHA MI TEMİZ OLDU? ”””

KİMİN KANLARI DAHA TEMİZ OLMUŞ ACABA?

YANİ SERA DİNK BEN TÜRK DEĞİLİM Mİ DEMEK İSTEDİ.

BEN TÜRK VATANDAŞI DEĞİLİM Mİ DEMEK İSTEDİ.

ÇOK AĞIR OLAN BU  İFADELER, BULUNDUKLARI ORTAMLARDA, AİLE İÇİNDE YA DA OKULLARINDA ALDIKLARI EĞİTİMDE BEYİNLERİNE KAZINMAMIŞ OLSA SÖYLENEBİLİRMİ? BUNDANDA TAM EMİN DEĞİLİM.

 

BU AÇIKLAMALARA GÖRE, DAHA DOĞRUSU ONLARA GÖRE  “““““ SUÇLU OLAN YİNE DEVLET ”””””” NEDENİ İSE HİRANT DİNK’İN AŞAĞIDA YAZMIŞ OLDUĞU YAZILARDAN DOLAYI 301.MADDEDEN YARGILANIP ALMIŞ OLDUĞU 6 AYLIK CEZA……

 

    Hirant Dink, 13 Şubat 2004 tarihinde, Agos gazetesindeki köşesinde, ‘Ermenistan’la tanışmak’ başlığı altında şu ifadelere yer veriyordu:

***Türk’ten boşalacak Zehirli Kanın yerini  dolduracak  temiz kan Ermeninin Ermenistan ile kuracağı asil damarında mevcuttur’**

 Hirant Dink, bu yazısındaki ifadesinden dolayı açılan davadan 7 Ekim 2005 tarihinde ’yazısı aşağılayıcı ve incitici nitelikte olduğu gerekçesiyle 6 ay hapis cezası aldı, ceza ertelendi.

Sera DİNK’insöyledikleri,,,

***Babasının yazdığı yazılarla bire bir örtüşen bir ifade.. Ne acı Yarabbi.. Ben ASALA örgütü tarafından  diplomatlarımıza yapılan hain saldırılarda bile böyle bir ifadeyi ““Ermeni Kanı Zehirlidir yada Ermeni Kanı Pistir yada Ermeni kanı daha mı temiz oldu””gibi ifadeleri aklımdan bile geçirmemiştim..

BU İFADEYİ KULLANAN KIZI SERA DİNK’İN MENSUNBU OLDUĞU BÜYÜK TÜRK MİLLETİNE BİR ÖZÜR BORCU OLDUĞUNA İNANIYORUM.

ACISI HAFİFLEYİNCE DE BUNU YERİNE GETİRECEĞİNE DE İNANIYORUM.

İNANMAK İSTİYORUM..

 

HİRANT DİNK’İN YAZDIKLARINDAN BENİM ANLADIĞIM VE  ORTAYA ÇIKAN GERÇEKLER BUNLAR..  

“““HEPİMİZ HİRANT’IZ”””. “““HEPİMİZ ERMENİYİZ””” DİYENLERE DE BİR HATIRLATMA YAPMALIYIM….

BEN HİRANT DEĞİLİM….BEN ERMENİ DE DEĞİLİM..

BEN TÜRKÜM.. TÜRK VATANDAŞIYIM…..

HEPİMİZ TÜRKÜZ…. HEPİMİZ TÜRK VATANDAŞIYIZ….

 

UNUTMUŞ OLMALISINIZ…

SİZLERE ANAYASAMIZIN 66.MADDESİNİ HATIRLATAYIM

 

Türkiye Cumhuriyeti Anayasası Madde 66..

Devlete Bağlılık. :

Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları olarak, Türk Devletine vatandaşlık bağı ile bağlı bulunmak sayesinde « Türk » üz ve « Türk vatandaşı » yız. Bu bakımdan, aramızdaki diğer bütün farklılıklar ve demokratik görüş ayrılıkları ne olursa olsun, hepimiz Milli Beraberlik halinde Türk Devletine bağlı olmak ve Türk Devletinin varlığını savunmak ve korumak görevindeyiz.

     Vatandaşlık bağı ve Türk’ lüğümüzle ilgili olarak Anayasamızın  66. Maddesinde şöyle denilmektedir.

Anayasa, Madde 66 —: Türk Devletine Vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türktür.

 

    BUNDAN DAHA AÇIK VE NET BİR VATANDAŞLIK KAVRAMINI VE BAĞINI ÇAĞIMIZDA GÜNÜMÜZDE HALA ANLAMAMIŞ OLANLARI BÜYÜK TÜRK MİLLETİNİN TAKDİRİNE BIRAKIYORUM…

 

    BU ÜLKEDE YAŞAYAN HER KİM VARSA DEVLETİN ANAYASASINA, YASALARINA UYMAK ZORUNDADIR. HİÇ KİMSE KENDİNİ YASALARIN ÜSTÜNDE GÖREMEZ. EĞER BU GERÇEKLEŞİRSE DEMOKRASİ ORTADAN KALKAR.

    FRANSA cumhurbaşkanı olacağı yazılan çizilen cumhurbaşkanı adayı Nicolas Sarkozy, Başkentleri Paris banliyölerindeki olaylar sonucu polisin sert müdahalesinden eleştirilince “DEVLET GÜVENLİĞİ DEMOKRASİDEN ÖNCE GELİR “ DEMİŞTİ.  Fransız aydınlarının hiç biri çıkıpta bu sözleri eleştirmedi.

Oysa bize gelince her nedense 301.madde çok kişiye ağır geliyor.

 

NEYMİŞ BU MEŞHUR  301. MADDE BİR BAKALIM….

MADDE 301. –

(1)   Türklüğü, Cumhuriyeti veya Türkiye Büyük Millet Meclisi’ni alenen aşağılayan kişi, altı aydan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

(2)    Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetini, Devletin yargı organlarını, askerî veya emniyet teşkilatını alenen aşağılayan kişi, altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

(3)    Türklüğü aşağılamanın yabancı bir ülkede bir Türk vatandaşı tarafından işlenmesi hâlinde, verilecek ceza üçte bir oranında artırılır.

(4)     Eleştiri amacıyla yapılan düşünce açıklamaları suç oluşturmaz.

 

 

Nobel Ödüllü Yazarımız Orhan Pamuk, Agos gazetesine yaptığı taziye ziyaretinde.

“Dink’in çok parlak ve altın kalpli bir insan olduğunu belirterek,  “Ne kadar üzgün olduğumu anlatamam” diyerek ekledi. 

“Dink’in öldürülmesinden başta 301. Maddeyi savunanlar ve hakkında kampanya başlatanlar olmak üzere hepimiz sorumluyuz. Hırant Dink, devletimizce kabul edilmeyen düşüncelerinden dolayı öldürüldü.”

 Bu ifadeleriyle Orhan Pamuk da Dink’in katili olarak Devleti işaret etti. HEMEN ARDINDAN DA APAR TOPAR YURT DIŞINA GİTTİ. DEVLET KORUNMASINA ALINMIŞ OLMASINA RAĞMEN…

     

    Ben şunu anlamıyorum.. İngilterede öldürülen Kitle İmha Silahları Uzmanı David Kelly nin şüpheli ölümü hakkında İNGİLİZ DEVLETİNİ SUÇLAYAN BİR İNGİLİZ YAZAR YADA GAZETECİ HATIRLIYORMUSUNUZ???..

ONLARDA DA 301 TARZI CEZA YASALARI VAR VE HİÇ BİR KİMSE BU KONUYA ELEŞTİRİ DAHİ GETİREMİYOR.. ÇÜNKÜ BAŞINA GELECEĞİ BİLİYOR.. EN AZ 5 İLA 20 YIL HAPİS CEZASI ALACAĞINI BİLİYOR. GEREKÇESİDE BİZ HARİÇ BÜTÜN AVRUPA ÜLKELERİNDE GEÇERLİ OLAN VE CEZA YASALARINDADA HAKİM VE SAVCILARIN VERDİĞİ VERİLMESİNİ İSTEDİĞİ EN AĞIR CEZALARI KAPSAYAN ““““DEVLET GÜVENLİĞİ DEMOKRASİDEN ÖNCE GELİR ””” KAVRAMIDIR.

ORHAN PAMUK, İngiltere de yaşasa, değil böyle açıklamalar yapmak David Kelly’nin evine taziye ziyaretine gitmeye bile çekinirdi….

 

     301. MADDEDEN RAHATSIZ OLAN AYDINLARA VE AYDIN GEÇİNENLERE….

“““BURADA, TÜRKİYEMİZDE ÖYLESİNE GENİŞ BİR ÖZGÜRLÜK VARKİ.. ”””

HER TÜRLÜ KUTSAL DEĞERE DE SALDIRSANIZ….

“DÜNYADA EMPARYALİST SÖMÜRGECİLİĞİ DEVİREN, BİRLEŞİK AVRUPA ORDUSUNU DİZE GETİREN ATATÜRK’ÜN KUTSAL HATIRASINA VE ŞAHSINA, DİNİMİZE, ŞEHİTLERİMİZE, TÜRKLÜĞE, TÜRKİYE CUMHURİYETİNE, PARLAMENTOYA,,,VS.VS. YAPILAN HAKARETLERDE BİR CUMHURİYET SAVCISI HAKKINIZDA DAVA AÇAR VE SONUÇTA  ERTELENEN BİR CEZA İLE KURTULUR YADA CEZA ALMAZ ELİNİZİ KOLUNUZU SALLAYARAK GEZERSİNİZ. ..

BUDA YETMEZ SİZLERE 301.MADDEYİ KALDIRALIM DERSİNİZ…

ARKANIZA AVRUPA BİRLİĞİ ÜLKELERİNİNDEKİ TÜRKİYE CUMHURİYETİ DEVLETİNİN PARÇALANMASINI KEBAPÇI KEDİSİ GİBİ BEKLEYEN, ÜLKEMİZİ ÜÇE, OLMADI BEŞE, OLMADI YEDİYE BÖLEN HARİTALARI ÇİZEN TÜRK VE TÜRKLÜK DÜŞMANI KİŞİLERİDE ALARAK.

BUDA YETMEZ HALA BÖYLE MADDELERİ KALDIRALIM DİYE BAS BAS BAĞIRIRSINIZ. 

    Adalet Bakanımız Cemil ÇİÇEK, 301. Madde benzeri yasalar Fransa da, İngiltere de, İtalya da da var. Avrupa Birliğinin bütün ülkelerinde var, diye Hükümet Sözcüsü olarak bir çok kez açıklama yapmasına rağmen ONU DUYAN OLMAZ.

NAPARSIN….BURASI TÜRKİYE.. YAZIK.. ÇOK YAZIK…

 

     UNUTMAYALIM…..

    Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları olarak, Türk Devletine vatandaşlık bağı ile bağlı bulunmak sayesinde HEPİMİZ « TÜRK » ÜZ VE « TÜRK VATANDAŞI »OLDUĞUMUZU ASLA UNUTMAMALIYIZ... Bu bakımdan, aramızdaki diğer bütün farklılıklar ve demokratik görüş ayrılıkları ne olursa olsun, hepimiz Milli Beraberlik halinde Türk Devletine bağlı olmak ve Türk Devletinin varlığını savunmak ve korumak görevinde olmalıyız.

 

SONUÇ OLARAK:

 

    Hirant Dink öldürüldü. Keşke bu olay başına gelmeseydi ve sağ olsaydı da onunla bu konuları karşılıklı güle oynaya tartışsaydık.

Ben türküm. Ben Müslüman’ım. İslam dininin temelinde her insanın günahsız yaratıldığı ve Allahın en şerefli en sevdiği varlığı olduğu esası vardır ve meleklerinden üstün kılmıştır.  

Dinimizin inancımın bana öğrettiği insan öldürmenin büyük günah olduğudur. 

“““ İslam dininde şehitlik, savaşta vatan uğruna can vermekte kazanılan en üstün mertebedir. Vatan yoksa dininde olmaz. İslam dini kutsal vatan toprağı tehlikeye düşmedikçe savaşı bile yasaklar. İnsan öldürmenin, bir başkasının canını almanın yeri yoktur.”””

Cinayeti şiddetle kınıyorum.

Eşine, çocuklarına, ailesine ve sevenlerine baş sağlığı diliyorum.

Saygılarımla.. 2008

 

Halil KANARGI

Bu yazı toplam 1470 defa okunmuştur.
Bu yazıya henüz yorum eklenmemiştir.
EDİTÖRÜN SEÇTİKLERİ
    Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Aydın Özel | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
    Tel : 0544 8148480 | Haber Yazılımı: CM Bilişim