Dil Bayramı 83. Yılında
ADD Aydın Şubesi;
Dil insanların ve ulusların ortak bir geçmiş yaratmalarındaki en önemli iletişim aracı
olmuştur. Düşünce dünyamızın ortak anahtarı olan dil onu nasıl kullandığımızla anlam kazanır ve
kimliğimizin de belirleyicisi olur. Böylelikle biçimlendirdiğimiz dil üzerinde etki yaratırız ve bir
kuşaktan sonraki kuşaklara geçen bir etkinlik olarak varlığını sürdürmesine katkı sağlar.
Öğrenme de ve öğretimde de aktarıcı rolü üstlenen dil bir ulusun düşünceleriyle ve tarihi ile
özgürlük kazanır. Dilin gücü düşünceyi yaratmasından ileri gelmektedir. Dil gelişmezse düşünce
de gelişme olanağı bulamaz. Bir toplumun düşünce alanında gelişmesi öncelikle dilin
yetkinliğine, zenginliğine bağlıdır.
Büyük önder M. Kemal Atatürk” Ülkesini, yüksek istiklalini korumasını bilen Türk
Milleti, dilini de yabancı diller boyunduruğundan kurtaracaktır” diyerek Türkçenin yabancı
dillerin boyunduruğundan kurtarılması ve zenginleştirilmesi amacıyla 12 Temmuz 1932 tarihinde
Türk Dil Kurumunu kurdurmuştur. Derneğin amacı, Türk dilini, ulusal kültürümüzün eksiksiz bir
anlatım aracı durumuna getirmek ve ikinci olarak da Türk dilini, çağdaş uygarlığın önümüze
getirdiği tüm gereksinmeleri karşılayacak bir yetkinliğe erdirmek olarak belirtilmiştir. Bu kurum
yaptığı çalışmalar sonrasında 26 Eylül 1932 de düzenlenen Türk Dil Kurultayı ile yaşama geçen
dil devrimi Türkiye Cumhuriyetinde Uluslaşma sürecini tamamlayan önemli kazanımlardan
biridir. Türk Dil Kurumu, Atatürk döneminde ve ondan sonra da çeşitli siyasal dalgalanmalara
karşın çalışmalarını kuruluşunda saptanan amaçlar doğrultusunda sürdürmüştür. Bunun
sonucunda da konuşma dili yazı dili arasındaki uçurum giderilmiş, Türkçe, büyük oranda
özleştirilmiş bir bilim ve kültür dili düzeyine çıkarılmıştır. Birinci kurultaydan sonra ülkede bir
dil seferberliği başladı. Amaç, Türkçe’yi yabancı dillerin egemenliğinden kurtarmak; yeni
kavramları karşılayacak bir kültür dili yaratmaktı. Bu amacı gerçekleştirmek için yapılan
girişimlerin tümüne birden Dil Devrimi denildi. Çalışmalar hızlandı. Bir söz derleme kılavuzu
hazırlandı. Kurulan derleme örgütleri ile on dokuz ayda 30.000 fişlik söz derlendi. Türkçe, halkın
diline yönetilmeye çalışıldı. Fazıl Hüsnü Dağlarca’nın bir şiirinde belirttiği gibi Türkçe “ses
bayrağı”mızdır. Bu bayrakla, ay yıldızlı ulusal bayrağın yere inmesi arasında bir fark yoktur. Bu
toprakların yabancı işgalcilerden kurtarılması için canını veren şehitlerimizin aynı zamanda
ulusal dillerini korumak için de yaşamlarını ortaya koyduklarını unutmamak gerekir.
Ne yazık ki bugün Türkçemiz yabancı dillerden devşirme sözcüklerin etkisinde kalmış ve
ulusal kimliğimizin simgesi olan dilimiz günümüz aydınlarının bile gereken özeni göstermemesi
nedeniyle ilerlemeden ve gelişmeden alıkonulmuştur.
Güzel Türkçemiz bugün ayaklar altındadır.
En seçkin üniversitelerimizde eğitim yabancı dille yapılıyorsa dil bayramında nasıl
sevinebiliriz. Şimdiye kadar hiçbir dilbilimci ve eğitimci yabancı dille eğitimin doğru ve uygun
bir yöntem olduğunu ileri süremedi. Tersine yabancı dille eğitimin nasıl bir aşağılık duygusundan
kaynaklandığını bilime aykırı olduğu defalarca kanıtlandı. Ülkemizin en seçkin üniversitelerinin
kapısından Türkçe giremiyor, buralarda eğitim ancak sömürge ülkelerde görebileceğimiz
biçimde yabancı bir dille yapılıyor. Büyük kentlerimizin ana caddelerinde işyerlerinin adlarını
yabancı dille yazma modası gitgide yaygınlaşıyor. Okuryazarlarda kitap okuma eğilimi gitgide
düşüyor, halk kütüphaneleri örümcek bağlıyor! Televizyonlardaki haber sunucularının çoğu
Türkçenin vurgularını öğrenememiş yabancılar gibi konuşuyor. Ulusu bir arada tutan, biricik
varlığımız, kültürümüzün temeli anadilimiz Türkçe, bu ülkenin devletinden, parlamentosundan,
hükümetinden, belediyelerinden yetim muamelesi görüyor. Türkçemize sahip çıkanların çabası
yıllardır sonuçsuz kalmakta, yabancı dille öğretime son verilmesini isteyen yasa önerileri genel
kurula inememekte, milletvekilleri, iki satırlık bir yasa ile Türkçemizi korumayı
düşünmemektedir!
İktidarıyla muhalefetiyle, üniversitesiyle, eğitim ve kültür işleriyle ilgili bakanlıklarıyla
Türkçemizin sorunlarına eğilmeyen herkes suçludur. Dilimizin yozlaşmasına karşı bilinçli ya da
bilinçsiz olumsuzluklara karşı koymak zorundayız. Unutmayalım ki dilini kaybeden uluslar yok
olmaya mahkûmdur. Bugün ülke bütünlüğünü ortadan kaldırmaya çalışan unsurlar okullarımızda
seçmeli Kürtçe ve dayatılan Arapça dersleriyle ulusal dil Türkçe’yi gölgelemeye tahrip etmeye
çalışılmaktadırlar. Türkiye de yaşayan hiçbir vatansever emperyalizmin bilindik tuzağına
düşmemelidir. İhanete uğrayan milletler ilk önce dilini, kimliğini, sonra da bütünlüğünü
kaybeder.
Mustafa Kemal Atatürk dil ile ilgili olarak “Milli duygu ile dil arasındaki bağ çok
güçlüdür. Dilin milli ve zengin olması milli duygunun gelişmesinde başlıca etkendir. Türk dili,
dillerin en zenginlerindendir. Yeter ki bu dil bilinçle işlensin. TÜRK MİLLETİ DEMEK TÜRK
DİLİ DEMEKTİR” diyor.
ulusumuzu, cumhuriyetimizi yöneticilerimizi, aydınlarımızı ve halkımızı dilimize, kültürümüze
sahip çıkmaya özgür bir düşünce ortamı yaratmak için dilimizi özenli kullanmaya, yabancı
dillerin boyunduruğundan kurtarmaya çağırıyoruz.
Cumhuriyet devrimlerinin savunucusu Atatürkçüler olarak Türk Dil Bayramı tüm ulusumuza kutlu olsun dedi.
- Aytepe Mesire Restaurant’ta 14 Şubat Coşkusu
- İnci Restorant'ta Sürpriz Evlilik Teklifi
- Yılmaz Tilki Nişan Gecesi
- Erzurumlular Derneği Başkanının Mutlu Günü
- 1
- 2
- 3
- 4
- 5
- 6
- 7
- 8
- CHP İl Başkanı Hikmet SAATÇİ Açılış Konuşması
- CHP'li Vekil Erdoğan ÖZYALÇIN'ın Konuşması
- CHP li Vekil Gaye USLUER'in Konuşması
- Cem AKBUDAK Koalisyon'un Neden Kurulmadığını Anlattı
- 1
- 2
- 3
- 4
- 5
- 6
- 7
- 8
Tel : 0544 8148480 | Haber Yazılımı: CM Bilişim