• Aydın25 °C
Karakter boyutu : 12 Punto 14 Punto 16 Punto 18 Punto
Dil Bayramı  83. Yılında
26 Eylül 2015 Cumartesi 15:47

Dil Bayramı 83. Yılında

“DİLİMİZ KİMLİĞİMİZDİR. TÜRKÇEMİZE SAHİP ÇIKALIM “

 ADD Aydın Şubesi;

Dil insanların ve ulusların ortak bir geçmiş yaratmalarındaki en önemli iletişim aracı 

olmuştur. Düşünce dünyamızın ortak anahtarı olan dil onu nasıl kullandığımızla anlam kazanır ve 

kimliğimizin de belirleyicisi olur. Böylelikle biçimlendirdiğimiz dil üzerinde etki yaratırız ve bir 

kuşaktan sonraki kuşaklara geçen bir etkinlik olarak varlığını sürdürmesine katkı sağlar. 

Öğrenme de ve öğretimde de aktarıcı rolü üstlenen dil bir ulusun düşünceleriyle ve tarihi ile 

özgürlük kazanır. Dilin gücü düşünceyi yaratmasından ileri gelmektedir. Dil gelişmezse düşünce 

de gelişme olanağı bulamaz. Bir toplumun düşünce alanında gelişmesi öncelikle dilin 

yetkinliğine, zenginliğine bağlıdır. 

Büyük önder M. Kemal Atatürk” Ülkesini, yüksek istiklalini korumasını bilen Türk 

Milleti, dilini de yabancı diller boyunduruğundan kurtaracaktır” diyerek Türkçenin yabancı 

dillerin boyunduruğundan kurtarılması ve zenginleştirilmesi amacıyla 12 Temmuz 1932 tarihinde 

Türk Dil Kurumunu kurdurmuştur. Derneğin amacı, Türk dilini, ulusal kültürümüzün eksiksiz bir 

anlatım aracı durumuna getirmek ve ikinci olarak da Türk dilini, çağdaş uygarlığın önümüze 

getirdiği tüm gereksinmeleri karşılayacak bir yetkinliğe erdirmek olarak belirtilmiştir. Bu kurum 

yaptığı çalışmalar sonrasında 26 Eylül 1932 de düzenlenen Türk Dil Kurultayı ile yaşama geçen 

dil devrimi Türkiye Cumhuriyetinde Uluslaşma sürecini tamamlayan önemli kazanımlardan 

biridir. Türk Dil Kurumu, Atatürk döneminde ve ondan sonra da çeşitli siyasal dalgalanmalara 

karşın çalışmalarını kuruluşunda saptanan amaçlar doğrultusunda sürdürmüştür. Bunun 

sonucunda da konuşma dili yazı dili arasındaki uçurum giderilmiş, Türkçe, büyük oranda 

özleştirilmiş bir bilim ve kültür dili düzeyine çıkarılmıştır. Birinci kurultaydan sonra ülkede bir 

dil seferberliği başladı. Amaç, Türkçe’yi yabancı dillerin egemenliğinden kurtarmak; yeni 

kavramları karşılayacak bir kültür dili yaratmaktı. Bu amacı gerçekleştirmek için yapılan 

girişimlerin tümüne birden Dil Devrimi denildi. Çalışmalar hızlandı. Bir söz derleme kılavuzu 

hazırlandı. Kurulan derleme örgütleri ile on dokuz ayda 30.000 fişlik söz derlendi. Türkçe, halkın 

diline yönetilmeye çalışıldı. Fazıl Hüsnü Dağlarca’nın bir şiirinde belirttiği gibi Türkçe “ses 

bayrağı”mızdır. Bu bayrakla, ay yıldızlı ulusal bayrağın yere inmesi arasında bir fark yoktur. Bu 

toprakların yabancı işgalcilerden kurtarılması için canını veren şehitlerimizin aynı zamanda 

ulusal dillerini korumak için de yaşamlarını ortaya koyduklarını unutmamak gerekir. 

Ne yazık ki bugün Türkçemiz yabancı dillerden devşirme sözcüklerin etkisinde kalmış ve 

ulusal kimliğimizin simgesi olan dilimiz günümüz aydınlarının bile gereken özeni göstermemesi 

nedeniyle ilerlemeden ve gelişmeden alıkonulmuştur.   

Güzel Türkçemiz bugün ayaklar altındadır. 

En seçkin üniversitelerimizde eğitim yabancı dille yapılıyorsa dil bayramında nasıl 

sevinebiliriz. Şimdiye kadar hiçbir dilbilimci ve eğitimci yabancı dille eğitimin doğru ve uygun 

bir yöntem olduğunu ileri süremedi. Tersine yabancı dille eğitimin nasıl bir aşağılık duygusundan 

kaynaklandığını bilime aykırı olduğu defalarca kanıtlandı. Ülkemizin en seçkin üniversitelerinin 

kapısından Türkçe giremiyor, buralarda eğitim ancak sömürge ülkelerde görebileceğimiz 

biçimde yabancı bir dille yapılıyor. Büyük kentlerimizin ana caddelerinde işyerlerinin adlarını 

yabancı dille yazma modası gitgide yaygınlaşıyor. Okuryazarlarda kitap okuma eğilimi gitgide 

düşüyor, halk kütüphaneleri örümcek bağlıyor! Televizyonlardaki haber sunucularının çoğu 

Türkçenin vurgularını öğrenememiş yabancılar gibi konuşuyor. Ulusu bir arada tutan, biricik 

varlığımız, kültürümüzün temeli anadilimiz Türkçe, bu ülkenin devletinden, parlamentosundan, 

hükümetinden, belediyelerinden yetim muamelesi görüyor. Türkçemize sahip çıkanların çabası 

yıllardır sonuçsuz kalmakta, yabancı dille öğretime son verilmesini isteyen yasa önerileri genel 

kurula inememekte, milletvekilleri, iki satırlık bir yasa ile Türkçemizi korumayı 

düşünmemektedir! 

İktidarıyla muhalefetiyle, üniversitesiyle, eğitim ve kültür işleriyle ilgili bakanlıklarıyla 

Türkçemizin sorunlarına eğilmeyen herkes suçludur. Dilimizin yozlaşmasına karşı bilinçli ya da 

bilinçsiz olumsuzluklara karşı koymak zorundayız. Unutmayalım ki dilini kaybeden uluslar yok 

olmaya mahkûmdur. Bugün ülke bütünlüğünü ortadan kaldırmaya çalışan unsurlar okullarımızda 

seçmeli Kürtçe ve dayatılan Arapça dersleriyle ulusal dil Türkçe’yi gölgelemeye tahrip etmeye 

çalışılmaktadırlar. Türkiye de yaşayan hiçbir vatansever emperyalizmin bilindik tuzağına 

düşmemelidir.  İhanete uğrayan milletler ilk önce dilini, kimliğini, sonra da bütünlüğünü 

kaybeder. 

 Mustafa Kemal Atatürk dil ile ilgili olarak “Milli duygu ile dil arasındaki bağ çok 

güçlüdür. Dilin milli ve zengin olması milli duygunun gelişmesinde başlıca etkendir. Türk dili, 

dillerin en zenginlerindendir. Yeter ki bu dil bilinçle işlensin. TÜRK MİLLETİ DEMEK TÜRK 

DİLİ DEMEKTİR” diyor. 

ulusumuzu, cumhuriyetimizi yöneticilerimizi, aydınlarımızı ve halkımızı dilimize, kültürümüze 

sahip çıkmaya özgür bir düşünce ortamı yaratmak için dilimizi özenli kullanmaya, yabancı 

dillerin boyunduruğundan kurtarmaya çağırıyoruz. 

 Cumhuriyet devrimlerinin savunucusu Atatürkçüler olarak Türk Dil Bayramı tüm ulusumuza kutlu olsun dedi.

Kaynak: Haber Kaynağı
Bu haber toplam 1188 defa okunmuştur
Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
EDİTÖRÜN SEÇTİKLERİ
    Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Aydın Özel | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
    Tel : 0544 8148480 | Haber Yazılımı: CM Bilişim